İlk Yayım Tarihi 13/06/2018
Düzenleme Tarihi 05/05/2024İdil Yaz Çağlı..
Hepimizin hayatında, dönüm noktası olarak adlandırdığı bir zaman vardır. Peki ya, bu dönüm noktası dediğimiz şey sizin hayatınızı nasıl etkiledi? En sevdiğiniz renk değişti mi mesela? Ya en sevdiğiniz çikolata? İzlemekten asla bıkmam dediğiniz o mükemmel filmi, bir başka filmle değiştirdiniz mi?
Evet, bu son dediğim kırıcı oldu galiba.
Ama ben yaptım. Benim dönüm noktam, en sevdiğim rengin değişmesiyle başladı aslında. Yok hayır, benim dönüm noktam şu anda oturduğum bu çimenlikte başladı.Üç bahar önce bugün, dönüm noktamın tam olarak da bu tarihi gösterdiği o gün..
Oturduğum çimen hala aynı çimen, pekala biraz uzamış olabilir ama kökü hala aynı. Yanımda duran tuval aynı tuval, yada oturduğum bu beyaz piknik örtüsü; aynı örtü. Ben, aynı benim.
Ya da değilim.
Sakin bir şekilde sırtımı çimenlerle buluşturdum. Gözlerimi yıldızlardan çekmeden yanımda duran tuvali elime aldım. Üç bahar önce çizmiş olduğum bu tuval, yeniden bir ilham getirmesi adına burada benimle duruyordu saatlerdir.
Kulaklığımdan çalmaya başlayan şarkı, bakışlarımı kısa bir süreliğine donuklaştırdı.
Bon Iver - Skinny Love.
Dönüm noktamda bana eşlik eden o şarkı.
Yavaşça yattığım yerden doğruldum. Tuvalimi tekrardan yerine bıraktım ve diğer tarafımda beyazlığıyla kendini belli eden boş tuvalime uzandım. Şarkının hissiyatı iliklerime kadar dokunurken paletime koyu mavi boyayı sıktım.
Fırça darbelerim sert fakat öyle senkronize hareket ediyordu ki bir anlığına onun varlığını yanımda hissettim.
Göz yaşlarımı ittirmedim, usulca yanaklarımdan süzülen yaşlar tuvalimi tane tane ıslatırken dudaklarımda buruk bir tebessüm oluştu. Tuvalin tamamını boyadığım bu mavi renk, kalbimin ritmini değiştirmeye yeterken bu kez de beyaz boyayı sıktım paletime. Minik darbelerle oluşturduğum yıldızlar, bir diğer tuvalimdeki yıldızlarla bütünleşerek ışık saçıyordu adeta.
Şarkının bitişiyle bitirdiğim yıldızlarla derin bir nefes aldım. Başka bir şarkıya geçmesini istemeyerek telefonumdaki müzik uygulamasını kapattım. Tüm bu hissettiklerimi fırçalarımın gezintisiyle anlatmaya çalışırken sol tarafımdan tanıdık bir ses işittim.
Başımı hızlı bir şekilde oraya çevirdim. Karanlıktan dolayı yüzünü seçemesem de o kişinin kim olduğunu adım kadar iyi biliyordum.
Buralarda kimse onun kadar iyi çalamazdı gitarı.
Merih Ege Baysal.
Buradaydı.
Üç baharın sonunda, ait olduğu bu yere gelmişti.
Parmaklarını gezindirdiği gitardan, aramızdaki mesafeden dolayı kesik kesik ritimler duyuyor olsam da çaldığı şarkıyı anlamıştım.
Aynısıydı.
Üç bahar önce burada çaldığı şarkıyla aynıydı.
Az önce benim dinlediğim şarkıyla aynıydı.
Parmakları duraksadı, sanki birisinin ona baktığını hissetti. Merih Ege her zaman böyleydi, birisi onu dinlerken gitar çalamaz, şarkı mırıldanamazdı. İşte bu hareketi bile, onun olduğunu anlamama yetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LADES (düzenlemede)
HumorKitabımın son satırlarıydı. Bir gün herkes ait olduğu yere döner. Bu yer bir şehir, bir mahalle, bir sahil, bir kişi olsa bile.. Okyanus gözlü çocuğa vedam olsun. Ve hemen arka sayfasına yazdığım yazı geldi gözlerimin önüne; Dön, dön ki hikayeniz de...