zorunluluklar

2.5K 160 77
                                    

"Bunu istemiyorum." Genç kız bıkkınca kafasını iki yana salladı. Hayat ona istemediği şeyleri yaptırmakta zorluyordu. O ise ısrarla direniyordu. "Minju-yah bunu yap ve para kazanıp üniversite masrafını çıkar."

Minju yüzünü buruşturup yatağından sarkıttık ayaklarına baktı. "İstemiyorum,başka bir işte de çalışabilirim." O kadar ısrarcıydı ki büyük ablası onun kafasına geçirmemek için zor duruyordu. "Farkında mısın bilmiyorum ama kafede garsonluk ya da kasiyerlik yaparak o parayı çıkaramazsın." Kim Chunga asla susmuyordu.

"İstemediğimi söyledim." Ablası dayanamayarak kardeşinin kafasına kalem attığında Minju acıyla inleyerek kafasını ovdu. "Seni aptal kız! 24 yaşındayım ve ne olacağını kestirebiliyorum. Eğer başvuru yapmazsan üniversiteye gidemezsin."

Chunga derin bir nefes alarak sandalyeye oturduğunda Minju kaşlarını çatarak onu izliyordu. İkisi de deliydi,bunu kabul ediyordu ama ablasında bir anormallik vardı. Gözlerini kapatıp başını yastığa koyduğunda rahatladığını hissetti. Uzun zamandır boğuşuyordu.

Kim Minju,18 yaşında toy bir kızdı. Ailenin en küçüğü olmakla en göz bebeğiydi. Beyaz tenli,büyük gözlere sahipti. Genleri gerçekten sihirliydi,ablası Kim Chunga ailedeki en büyük çocuk olmasına rağmen oldukça güzeldi. Ortanca olan abisi Kim Seonghwa ise o kadar yakışıklıydı ki kızlar ona hayran kalıyordu. Evet,bu da neden güzel genlere sahip olduğunun kanıtıydı.

En küçük olmak ise faciaydı! Bebek gibi hissettirmekle kalmıyor. Herkesin seni yönetmeye çalışması bir oluyordu. "Başvurunu yaptım bile!" Dediği şey ile beyninde kelimelerin yankılandığını hissetti. Ani bir hareketle yataktan fırladığında ablası ona korkak gözlerle bakıyordu. Fazla mı ileri gitmişti?

"Sen ne yaptım dedin!" Ablasının saçına yapışmasıyla korkulan şey olmuştu. 3.Dünya Savaşı çıkmak üzereydi,hemde sadece 2 kız yüzünden!

"Sen bittin!" Saç dipleri çekildiği için acıyordu. "Biraz abla sözü dinle!" Chunga'nın bağırması ile Kim Seonghwa'nın içeri girmesi bir oldu. Evet ortanca olarak onları ayırmak onun göreviydi. "Hey,hey,hey! Girls,durun!" Parmaklarına dolanan saçlarla baş etmeye başlamış o da kavganın bir parçası durumuna gelmişti.

"Ah! Saçımı neden çekiyorsunuz be! Minju-yah seni velet- aa-aaa Nonna ne yapıyorsun?!" Acı bağırışlar ile yemekte ocağını bırakırak Minju'nun odasına fırladı. Anneleri elindeki bezlerle saçlarındaki elleri birbirinden ayırmak için vuruyordu.

Evet,kötü bir görüntüydü ama klasikti.

"Sıpalar! Aish!" Hepsi yüzü acıdan buruşmuş ve saçları çekilmekten kabarmıştı. "5 dakikaya aşağıda olun." Anneleri Ocak'taki yemeğine yetişmek için aceleci adımlarla gittikten sonra Seonghwa merakla ikisine baktı.

"Neden kavga ettiniz?" Chunga ve Minju'nun acı dolu ifadeleri yerine korkuyu doldurmaya başlayınca Chunga Aralık ağzı ve koca gözleri ile Minju'ya 'ne yapacağız?" Dercesine bakıyordu. Çünkü Kim Seonghwa böyle bir şey duyarsa Kim Minju yaşamaz,Chunga'da onun yanına giderdi.

"Hiçbir şey!" Ani yükselişi ile Seonghwa daha da şüphelenmişti ama çok umursamamayı tercih etti. Kokusu yakında çıkar diye düşündü. "Umarım,bir şey yoktur."

İmalı bir şekilde söylediği şey ile Chunga ortamdaki gergin havayı dağıtmak için Seonghwa'nın koluna vurup zorla güldü. "Ya~ seni küçük pis- ay seni yakışıklı şey! Annem bizi bekliyor, hadi aşağı. Hadi,hadi,hadi." Omzumdan tutup onu kapıya yönlendirmeye başladığında arkasında kalan Minju'ya göz kırptı.

Kim Minju şansızın teki ise ablası tam tersiydi. O kadar şanslıydı ki her zaman dört ayak üstüne düşerdi,zor durumlarda kolayca kıvrılırdı. Üç kardeşte birbirinden çatlak ve çılgındı. Bazen konuşmamaları gereken yerde patavatsızca konuşurlardı ancak hiçbiri bunu umursamıyordu. Onlar böyle insanlardı ve oldukça memmunlardı.

Masanın etrafına oturduklarında Chunga ve Minju birbirine kötü bakışlar atıyor,Seonghwa ise keyifle yemeğini yiyordu. Babaları Bay Kim oldukça memnuniyetsiz bir şekilde evlatlarına bakıyordu. Onlardan istedikleri bu değildi. Demir çubuğu sert bir şekilde masaya bıraktığında masadaki herkesin bakışları ona dönmüştü.

"Minju,üniversite paran için çalışıyorsun di mi?" Minju boğazına takılan salata ile öksürmeye başlamıştı. Tamam, yalan tek çareydi o zaman. Büyük su bardağını hızlıca kafasına dikerken babası ona rahatsız edici bir şekilde bakıyordu. Saçlarına inen aklar ile tüm yakışıklılığı gitmişti. Taktığı kare gözlükleri onu daha da korkutucu yapıyordu.

Hiçbir şey yokmuş gibi hafifçe babasına gülümsedi.

"Çalışıyorum baba,tabi..." kalbi söylediği yalan yüzünden küt küt atıyorken Ablası Chunga 'yine benim ağıma düştün.' Der gibi bakıyordu. Bay Kim keyifle aldığı cevapla gülümsedi,tatmin olmuştu. Bu sefer kafası en büyük çocuğuna çevirdiğinde Minju keyifle sırıttı.

"Chunga... bu sefer işten atılmadın di mi?" Bu sorgulamalar yüzünden akşam yemeğine çok inmezlerdi. Babaları gerçek anlamda bir diktatördü. Chunga önüne düşen saçını kulağının arkasına yerleştirdi. "Atılmadım baba." Minju bu cevapla babasına çaktırmadan gülümsedi.

Kim Chunga çok yalancıydı. Her seferinde çatlaklığı yüzünden işten atılırken, güzelliği yüzünden de işe alınıyordu. Ve daha dün yeniden kovulmuştu, o durdurulmazdı.

"Seonghwa?" Chunga ile beraber gülmemek için kendilerini zor tutarken Kim Seonghwa ağzı dolu ama kapalı bir şekilde babasına gülümsedi. "Baba?" Birbirilerinin adını şüpheli bir şekilde söylediklerinde anneleri olacak kargaşayı bekliyordu.

"Vizeleri geçiyor musun?" Demir çubukla önündeki ete uzandığında gözleri hala oğlundaydı. Ağzındaki lokmayı yuttuğunda annesine 'help me!' Dercesine bir bakış attı. Ancak annesi şuan sadece yemeğine odaklanmıştı ve katiyen oğluna bakmıyordu. Alttan karşı masadaki kız kardeşine tekme attığında dikkatler ona toplanmıştı.

"Ah! Unnie,neden tekme atıyorsun?!" Eliyle bacağını sıvazlamak için eğildiğinde babası elini kızının omzuna koydu. "Minju iyi misin?" Minju hafifçe kafasını sallamıştı ancak yediği darbeden dolayı bacağı acıyordu. Babası tekrar yemeğine döndüğünde Chunga kardeşine 'ben yapmadım' adı altındaki mimiklerini yapıyordu.

"Kim Seonghwa, senin yaşındayken notlarım oldukça yüksekti ve şuanda bir savcıyım. Yakışıklılığından biraz ödün vererek çalış." Verdiği cevapla Kim Seonghwa başını eğerek gözlerini sıktı. Babası başarılı bir savcıydı ve bu sertliğinin sebebi ise buydu.

Babası asla onun peşini bırakmıyordu ve bir daha akşam yemeğine inmeye niyeti yoktu. Çocuklarının kendi ayakları üstünde durmalarını istiyordu,her zaman yanlarında olmayacaktı.

Masadan sağ ayrılan Chunga ve Minju iken,darbe yiyen Seonghwa'ydı.

CEO | Jung Jaehyun ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin