17.Bölüm "Gözyaşı"

501 31 14
                                    

SA maceracılar :Dd İvet yeni bölüm geldi ama kısa oldu biliyorum bu yüzden sizden de özür diliyorum :/ Her zaman dediğim gibi umarım beğenirsiniz İYİ OKUMALAR :Dd

Ayaz mesajı gördükten sonra sinirle evden fırladı. Bende şu anda yatağıma uzandım ve korkum, tedavisi olmayan bir hastalıkmış gibi hiç azalmıyor gittikçe artıyor. Her an o manyak kişi -kimse artık- bir yerden çıkacakmış gibi geliyor. Eda o kadar çok yorgundu ki anında uyudu. Bu olanlardan Ekin'in haberi yok ve ona söylemelimiyim hiçbir fikrim yok. Ama onunla konuşmak bana çok iyi geliyor. En iyisi onunla konuşmak. 

Yataktan hızla kalktım ve Ekin'i aradım. Ev de olduğunu öğrenince üzerime düzgün bir şeyler geçirip dışarı çıktım. Ekinlerin evin önüne geldim ve tam zile basacağım sırada başıma vurulan sert darbeyle yere yığıldım. Son gördüğüm şey siyah maskeli birisiydi.

Ekin'in Ağzından

Ela beni aradığında sesi oldukça endişeli geliyordu. Acaba ne oldu? Tam yarım saattir Ela'nın gelmesini bekliyorum ama ne gelen var ne de giden. En iyisi şunu bir de ben arayım. Telefonu alıp numarayı tuşladım. Çaldı, çaldı ama açan kimse olmadı. Haydaa nerde bu kız? Merakım artmaya başlayınca tercihimi Eda'yı aramaktan yana kullandım. Telefonu uykulu bir ses açtı.

"Efendim?"

"Eda kusura bakma rahatsız ettim. Şeyy Ela yanında mı?"

"Yoo hayır değil. Ne oldu ki?"

"Ya bana geliceğini söylemişti ama gelmedi. Tam yarım sattir onu bekliyorum."

Bu sözlerimden sonra karşı taraftan uzun süre ses gelmedi.

"Eda, Eda orda mısın?"

"E-evet burdayım. Ekin hemen buraya gelmen lazım!! Çabuk ol!!"

Telefon kapanır kapanmaz hızla evden çıktım. Kapıyı tıklatmadan Eda hemen açtı. 

"Eda sen iyi misin?? Ne oldu, sorun ne?"

************

Eda ağlayarak her şeyi anlattığında öfkemden yerimde duramıyordum. Bunu bana daha önceden söylemedikleri için çok kızgındım. İçimden bağırıp çağırmak geliyordu ama yapamıyordum. Onların bir suçu yoktu ki hepsi o Ayaz denilen adinin işiydi. Uzak durmadı ki kızlardan. Sesimi sakin tutmaya çalışarak Eda'ya döndüm.

"Eda şu Ayaz'ı ara hemen buraya gelsin."

"Ta-tamam."

10 DAKİKA SONRA

"Lan sen kimsin!! Ne istedin bu kızlardan ha ne istedin!?!?"

Ayaz geldiğinden beri boğazına sarılmış bir vaziyette ondan hesap soruyordum. Yaptığı tek şey boş boş gözlerime bakmak oluyordu. Ahh LANET OLSUN!!

Maalesef ki her şeyi Eda ve Ela'nın ailesi de öğrenmişti ve şu anda Eda'yı şakinleştirmeye çalışıyorlardı. Bu pisliği bana bırakmakla çok iyi bir şey yaptılar.

"Cevap ver Ayaz cevap ver!!" 

Bu sırada Melih Amca (Eda ve Ela'nın babası) araya girdi.

"Ekin oğlum sakin ol gel otur şuraya. Sen de Ayaz mısın nesin olanları tek tek anlatacaksın."

--------------

"İşte böyle." dedi ve sustu.

"Na-nasıl yani o kişi başından beri hep yanımızdaydı öyle mi??"

Ayaz kafasını sallayarak onayladı.

"Düzeldi sandım ben nerden bilebilirdim ki. Ben... cidden çok özür dilerim. Ela'yı bulmak için elimden geleni yapıcam."

Ela'dan Devam

Kendime geldiğimde gözlerim, ellerim, ayaklarım, ağzım bağlıydı. Hiçbir şey yapamıyordum. Bağlı olduğum sandalyede debelenmeye başladım. Ellerimi çözmeye çalışıyorum ama olmuyor. Bu sırada bir kapı sesi geldi. Adımlar yanıma doğru yaklaşıyordu. Birden hızla saçımdan çekildi. Acıyla inledim. 

"Ahh!! Kimsin sen, ne istiyosun bizden?"

Cevap bekliyordum ama benimle konuşmadı bile. Histerik bir kahkaha kulaklarımı doldurdu. Bu... bu çok iğrençti. Ben bu sese dayanamazken aniden sandelyeyi itti ve yere yapışmama neden oldu. Sol kısmımın üzerine düştüğüm için acıdan kıvrılıyordum. Canımı çok yakmıştı lanet insan. Daha sonra sesler kesildi ve yeniden bir kapı kapanma sesi...

Puff napıcam lan ben şimdi? Bir şekilde kurtulmam lazım burdan. Aslanın ini bile burdan daha güzel kokar abicim. Boktanda öte iğrenç kokuyor. Anlaşılan terk edilmiş bir yer. Hareket etmeye çalıştığımda gözlerimden yaşlar aktı. Kolum ve bacağım sanırım kırıldı. Hareket dahi edemiyorum.

Durduk yerde gülmeye başladım. Sinirlerim boşalmıştı ve nefesim kesilenene kadar güldüm. Kafayı yedim sanırım. Bütün bu olanlar çok garipti ve bir insanın kaldıramayacağı kadar ağırdı. O anda içimden 'Keşke hiç karşılaşmasaydık Ayaz' diye geçirdim. O zaman bunların hiçbiri olmayacaktı ve ben çok mutlu olacaktım. Ama yok nerde bela orda ben.

Bu sırada elime keskin bir şey deydi. Elimi uzattığımda bunun bir cam parçası olduğunu anladım. Neşeyle gülümsedim. Kolumun ve bacağımın acısına aldırmayarak ona ulaşmaya çalıştım. Ulaştığımda dikkatle elime aldım. İpi kesmeye başladım. Bu sırada cam elime girdi ve acıyla yere bıraktım. Elimin kanadığını hissedebiliyordum. Ama pes etmeyeceğim. Camı yeniden alıp kesmeye devam ettim. İpleri tamamen kestiğimde hemen gözlerimi açtım. Herşeyi açtığımda ayağa kalktım ve etrafı kolaçan ederek kapıdan çıktım.

 Yavaş ve temkinli adımlarla yürümeye başladım. Etraf uçsuz bucaksız bir yeröiş gibi duruyordu. Nereye gideceğimi bilmeden yürümeye devam ettim. Bacağım o kadar çok acıyordu ki koşacak durumda değildim. Hafif hafif yürürken omzumda bir el hissettim. Ondan kurtulmaya çalışarak koşmaya çalıştım. Ne yazık ki bacağımdan dolayı çokta hızlı değildim. Bu sırada ayağım takıldı ve yere yapıştım. Al işte nerde bela orda ben diye boşuna demedik herhalde.

Kolumdan hızla tutup ayağa kaldırdı. Ani bir hareketle suratındaki maskeyi çıkarttım. Ve o anda donup kaldım. Sadece boş boş bakıyordum. Bu nasıl olurdu? Hayır hayır kesinlikle kabus görüyordum. O da ilk başta bana öyle baksada sonradan alaycı bir gülümseme takındı.

"S-sen na-nasıl olur?"

"Hiç beklemiyodun dimi Ela? Ama hayat bu hiç beklemediğin bir anda karşına çıkartır insanın."

Veee meraklı bakışlar altında bir bölüm sonuu :Dd 

Bol bol yorum bekliyorum sizden :))

Votelemeyi de unutmayın pliiss :Dd

MaceraperestlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin