Jimin küçüğünü arıyordu. Fakat hiç bir yerde onu bulamıyordu. Başına bir şey geldiğini düşündüğü için endişelenmeye başlamıştı. Bir anda ortadan kaybolması onu korkutmuştu.
Sağ tarafından gelen seslerle oraya doğru yürüdü.
Burun çekme ve hıçkırık seslerini dinlerken çimlerde yavaş adımlar atıyordu. Büyük bir ağaç gördüğünde dibindeki küçük bacakları sonradan fark etmişti.
Jimin yavaşça ağacın dibinde oturan küçük bedene yaklaştı. Sessiz hıçkırıklarıyla ağlayan Jungkooku görünce yanına oturup kollarını ona sardı.
Jungkook bedeninde hissettiği kısa kollarla sarılmasına karşılık verdi. Her zamanki gibi yine o gelmişti. Ama bu sefer gecikmişti.
"Hyung.."
Konuşmaya çalışsa da hıçkırıkları onu susturuyordu. Jimin küçük parmaklarını saçlarında gezdirerek onu sakinleştirmeye çalıştı.
"Şşşt, ben buradayım. Geçti"
Jiminin sakinleştirici sesi ve saçlarında gezinen parmaklarıyla kısa bir süre sonra Jungkook derin nefesler alarak durgunlaşmıştı.
Gözlerinden akan yaşlar kesildiğinde burnunu çekti.
"Tekrar geldiler, bana söz vermiştin yanında olacağım demiştin!"
Jungkook her ne kadar bağırmaya çalışsa da sesi fısıltı şeklinde çıkıyordu. Jimin onu daha sıkı sardığında gözleri doldu.
"Özür dilerim Jungkook , gerçekten yetişemedim ben."
Jungkook tekrar ağlamaya başladığında Jimin gözyaşlarını içine akıtıyordu.
" Beni aşağı atmaya çalıştılar!"
Jimin duyduklarıyla kızarmaya başlamıştı. Sinirden hep kızarırdı. O çocukların böyle bir şey yapacağı asla aklına gelmezdi.
" Bir daha sana dokunmalarına izin vermeyeceğim. Yanımdan ayırmayacağım seni, güven bana Kookie. "
Jungkook yavaşça başını kaldırıp Jimine baktı. Kızaran yüzünü görünce her zaman korkardı, ürkütücü olduğunu düşünürdü. Ama bu sefer kollarını ona sıkı sıkı sardı.
" Sana güveniyorum hyung. "
Jimin gülerek küçük çocuğun saçlarına öpücük kondurdu. Elleriyle Jungkookun iki yanağından tutup kafasını kaldırdı.
"Seni onlardan kurtaracağım kook. Büyüdüğümüzde seni çok mutlu edeceğim."
Jungkook gülümsediğinde Jimin tombik parmaklarıyla yanaklarından süzülen yaşları sildi.
Jimin kucağını pat patladığında Jungkook gülümseyerek kucağına uzandı. Jungkook çimleri hissettiğinde gülümsemesi büyüdü. Hep böyle ağaçlık alanlarda büyümüştü ve çok hoşuna gidiyordu. Ormanın yeşilliği, kokusu, huzur verici sessizliği onu gülümsetiyordu.
Ama Jungkook nerede olursa olsun yanında Jimin varsa şikayette bulunmazdı. İkisi beraber olduklarında güvende ve huzurlu hissediyordu.
" Söz Jungkook... Kötü anılarını hepsini unutulmayacak iyi anılarla kapatacağım. Büyüdüğümüzde buraya geliriz, piknik yaparız belki de hm?"
Jungkook başını Jimine döndürdüğünde güldü.
"Gerçekten yapar mıyız?"
Jimin gülümseyerek başını salladığında arkasına yaslandı. Miniğinin saçlarıyla oynarken ikisi de huzurlu görünüyordu.
O uçurum Jungkookun korkulu rüyasıyken Jimin geldiğinde güzel bir anıya dönüşmüştü.
💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thousand Years | Half Texting | JİKOOK~
Fanfiction"Tatlı çocuksun, yaz bana.. " Paytak adımlarla bardan ayrılırken sırıtarak dediği şeyi tam anlayamamıştım. "Pekala kook, sana iki türlü de yazacağım.."