Merdivenden bir iki adım atıp çıktığımda sandalyeye oturmadan mikrofonun boyunu ayarladım.
Sandalyeden gitarı alıp rahat bir pozisyonsa oturduğumda derin bir nefes aldım.
Burada her ne kadar 4. Çıkmışım olsa bile hep heyecanlanıyordum.
Gitarın akorunu ayaraldıktan sonra parmaklarımı yavaşça tellerde gezdirdim, hazırdım. Boğazımı temizleyip mikrofona yaklaştım.
Parmaklarımı tellerde gezdirerek çalmaya başladım. Söyleyeceğim yer geldiğinde dudaklarımı araladım.
~
Heart beats fast
Kalp hızlı atıyor~
Colors and promises
Renkler ve vaatler
~
How to be brave?
Nasıl cesaretli olunur?~
How can I love when I'm afraid to fall?
Düşmekten korktuğumda nasıl sevebilirim?~
But watching you stand alone
Ama seni yalnız başına izlemek~
All of my doubt, suddenly goes away somehow
Tüm şüphelerim, aniden bir şekilde kaybolur~
One step closer
Bir adım daha yakın~
I have died everyday, waiting for you
Seni beklerken her gün öldüm ben~
Darling don't be afraid, I have loved you for a thousand years
Sevgilim endişelenme, seni bin yıl sevdim.~
I'll love you for a thousand more..
bin yıl daha seveceğim..
(...)
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thousand Years | Half Texting | JİKOOK~
Fiksi Penggemar"Tatlı çocuksun, yaz bana.. " Paytak adımlarla bardan ayrılırken sırıtarak dediği şeyi tam anlayamamıştım. "Pekala kook, sana iki türlü de yazacağım.."