"Jiminah!"
Jungkook çatık kaşlarıyla Hyunguna doğru yürürken bağırdı.
Jimin gülümseyerek Jiso'ya el salladığında Jungkooka doğru dönüp kollarını açtı. Jungkook kızgın olmasına rağmen koşarak kollarını Hyunguna sardı. Şimdi biraz da olsa yumuşamıştı.
Jimin sıkıca ona sarılırken Jungkook başını kaldırıp sinirli bakışlarını yolladı ona. Jimin küçüğünün çatık kaşlarını görmesiyle elini küçüğünün saçına çıkardı.
"Kookie, bir şey mi oldu?"
Jungkook başını aşağı yukarı salladı.
" Yanındaki güzel yüzlü kız da kimdi?"
Jimin gülümsedi.
"Arkadaşımdı Jungkook. Jisoyu tanıyorsun."
Jungkook Hyungunun göğsüne yanağını yasladığında mırıldandı.
"Bir an çok korktum."
Jiminin gülümsemesi büyüdü.
"Neyden korktun Jungkook?"
Jungkook dudaklarını büzdü.
"Benden başkasıyla çocuk yapmanı istemiyorum!"
Jiminin kaşları havalandı ve kahkahasını bu sefer tutamadı.
"Çocuk yapmak mı?"
Jungkook başını kaldırıp Hyunguna garip bakışlar attı.
"Hmhm. Anneme sorduğumda iki insanın birbirine gülünce olduğunu söylemişti . Sen bana çok güzel gülüyorsun. Başkalarına öyle gülme Hyung."
Jimin kahkahasını durdurmayı başardığında gözlerini Jungkookunkileriyle buluşturdu.
"Senden başka kimseye öyle gülmem Jungkookah. Sen benim tavşanımsın."
Jungkook gülerek Jiminin kolları arasından çıktığında Jiminin elini tuttu.
"Hyung benimle oyun oynayacak mısın?"
Jimin gülümseyerek başını salladıktan sonra Jungkookun arkasındaki bedenleri gördü. Yavaş yavaş gülüşü solmuştu. Jungkook ne olduğunu anlamak için arkasını dönecekken Jimin onu omuzlarından tutarak gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thousand Years | Half Texting | JİKOOK~
Fanfiction"Tatlı çocuksun, yaz bana.. " Paytak adımlarla bardan ayrılırken sırıtarak dediği şeyi tam anlayamamıştım. "Pekala kook, sana iki türlü de yazacağım.."