"Jimin."
Hafifçe yerinde kıpırdandıktan sonra mırıldandı.
"Jimin kalçamdaki elini çek, bir yerine sokmayayım."
Sırıtışı anında yüzüne yayılırken elimi eline koyup ittirdim.
"Beni yemeye kalkışacağını biliyordum. Kim bilir gece neler yapmışsındır."
Gözlerini yavaşça araladığında dip dibe olmamızdan dolayı yüzüm kızarıktı. Yüzünde gezinen gözlerim koyu gözleriyle buluştuğunda gülümsedim.
"Bana şöyle güldüğünde fazla özel hissediyorum. Nasıl bir iyilik ettim de karşıma çıktın diye düşünüyorum. "
Burnunu yavaşça boyun girintime sokup değdirdiğinde kıkırdadım. Artık gizleyemezdim. Artık kendime yalan söyleyemezdim. Ona deli gibi aşıktım.
Aklıma gelen şeyle hızla geri çekilip yataktan çıktım.
"Kafe!? Geç kaldım. Tanrım bu sefer kesin kovulacağım!"
Hızla dolabımdan birkaç kıyafet çıkarıp tuvalete koştum.
"Seni ben bırakacağım sakın bensiz gideyim deme!"
***
"Jimin kapatmam lazım."
Kalçamı tezgaha dayadıktan sonra etrafta gezdirdim gözlerimi.
"Çıktığımda buluşuruz tamam."
Içeri Hyuna'nın girmesiyle yerimde sıçramıştım.
"Gelecek kızacak şimdi korkuyorum."
Hyuna gülerek bulaşıkları dizmeye başlamıştı.
"Ben de seni."
Dudağımı ısırarak telefonu kapadığımda Hyuna elini beline koyarak güldü.
"Bana anlatman gereken şeyler var sanırım ha?"
Bulaşıkları dizmeye yardım etmeye başladığımda boğazımı temizledim.
"Bir ara seni arar anlatırım yani o kadar da şey bir şey yok."
Hyuna başını salladığında gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.
Bulaşık işi bittikten sonra önlüğümü çıkardım.
" Ben çıkıyorum sen de geç kalma. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thousand Years | Half Texting | JİKOOK~
Fanfiction"Tatlı çocuksun, yaz bana.. " Paytak adımlarla bardan ayrılırken sırıtarak dediği şeyi tam anlayamamıştım. "Pekala kook, sana iki türlü de yazacağım.."