"Jungkook ateşi kıs, manyak mısın sen?"
Çabucak kıstığımda dudaklarımı büzerek tencereye bakmaya başladım.
"Nasıl pişecek o zaman bu?"
Gülerek kaşıkla karıştırmaya başladığında ben de balığı alıp tepsiye koydum.
"Böyle mi atıyoruz fırına?"
Başını çevirip baktığında gülmemek için dudaklarını ısırdı.
Elimdeki eldivenleri çıkarıp omzuna vurdum sertçe.
"Ne gülüyorsun ya, yine neyi yanlış yaptım?"
Çorbayı bırakıp bedenime doğru yaklaştığında iki elini tezgaha koyup beni arasına aldı.
"Doğru yapmışsın. Sadece..."
Yüzünü yüzüme yaklaştırırken gülüyordu.
"Sadece biraz fazla tatlı geldin gözüme..."
Kızarmaya başladığımda ellerimi göğsüne koyup ittirdim. Hızla balıkla ilgilenmeye geri döndüğümde boğazımı temizledim.
"Biraz nazlı mıyız ne?"
Göz devirerek elimle çorbayı karıştırmasını söylediğimde güldü.
Ne yapacaktım ben bu adamla?
Aşık olmak böyle bir histi demek.
Young Do'da böyle hissetmemiştim...
***
"Gerçekten güzeldi, ellerine sağlık."
Son tabağı da makineye koyduğumda gururlu bir şekilde göğsümü kabarttım.
"Ben de çok güzel öğrendim şimdi. Ayrı bir dehayım dır. "
Gözlerimi gözlerimde gezdirirken başımı aşağı indirip parmaklarıma oynamaya başladım.
"Teşekkür ederim, yemek yapmayı öğrettiğin için. Tam olarak öğrenemesem de en azından artık bir şeyler yapabileceğim"
Gülümseyerek başımı kaldırdığımda dibime girdi. Burnu burnuma değecek kadar yaklaştığında yutkundum.
"Ücretimi alabilir miyim?..."
Dudaklarını dudaklarımda hissettiğimde yavaşça sürtüp fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thousand Years | Half Texting | JİKOOK~
Fanfiction"Tatlı çocuksun, yaz bana.. " Paytak adımlarla bardan ayrılırken sırıtarak dediği şeyi tam anlayamamıştım. "Pekala kook, sana iki türlü de yazacağım.."