Burnumun sıcak ve yumuşak bir dokuya değmesi ile gözlerimi araladım. Güneş kirpiklerim arasından sızdığında, kafamı hafif eğdim. Bu sefer alnım, çıkıntılı bir yere değdiğinde aniden kaldırdım kafamı. Seokjin kollarını bana sarmış ve üstsüz bir şekilde yatıyordu. Aniden yorganı kaldırdım ve alt kısımlarımıza baktım. Şükür ikimiz de giyiniktik.
Uyurken daha iyi oluyordu. Fazla sakin, huzurlu ve mutluydu. Çok yorgun olduğunu biliyordum. Fazla sinirli oluyordu ve bazen gözü beni bile görmüyordu. Ellerimi saçlarına attım ve yavaşça okşayarak kulağının arkasına iliştirdim. Beyaz teni öyle güzeldi ki güneş üzerine örtü gibi düştüğünde bile, en kusursuz yine teniydi.
Neyden korktuğunu bilmiyordum. Biz neydik? Ne yapıyorduk? Onu bile bilmiyordum. Jimin ve Jungkook'a neler olduğunu dahi bilmiyordum. Bana bu kadar ilgili olması karnımı gıdıklarken, beni derin çukura çekiyordu yaptıkları ile. Sıcak avuç içlerimi omzundan bileğine kadar sürttüm. Yumuşak ve sıcak teni ona daha fazla yaklaşmamı sağlıyordu.
Ben bunu düşünürken aniden beni kolumdan çeken Jin ile kendimi üstünde buldum. "Erkencisin bal dudak." Kollarımı kafasının iki yanına koydum ve yüzüne baktım. "Ben hep erken uyanıyorum ki alışkanlık." Bir elini saçıma attı ve okşadı. "Çok masumsun," yaklaştı ve kulağımın altına dudaklarını bastırdı. "Böyle masum bir bebek gibisin. Seni alıp saklayasım var." Dedikleri içimi gıdıklarken, boynumda gezen dudakları beni bitiriyordu.
"Seokjin..." Fısıltı gibi çıkan sesime, kısık gözleri ile baktı. "Bana biraz kendinden bahseder misin? Uzun zamandır birlikte yaşıyoruz ama ben adından ve yaptığın işten fazlasını bilmiyorum." Sıkıntılı bir nefes verdi. Elinin birini belime sardı ve sıkıca üstünde tutarken, yan sehpadan sigarasını aldı. "Rahatsız olur musun?" Kafamı yavaşça hayır anlamında salladım. İçsin istemiyordum ama ona karışamazdım.
Sigarasından bir yudum aldı ve sıkıntılı şekilde üfledi. "Boktan bir hayatım var. Ne siki öğreneceksin daha fazla?" Küfür etmesine göz devirdim ve elimi dudaklarıma vurdum. "Şöyle küfür etme. Edepsiz!" Bu dediklerime kıkırdadı. Sigarasından son nefes alıp, söndürdü. Yerinden yükseldi ve dudaklarıma uzun bir öpücük bıraktı. "Şu dudaklarını yanımda tutma şansım yok mu? Fazla güzeller." Dedikleri yanaklarımı kızartırken o hariç her yere baktım.
"Bir yere gidecek misin?" Belimden tuttu ve benimle beraber kalktı. Beni yavaşça yere bıraktı ve banyoya ilerledi. Kapısını kapattı ve biraz bekledim. "Seokjin hyung duymuyor musun?" Su sesini duyduğumda duşa girdiğini anladım. "Söyle yavrum dinliyorum." Söylediği sözler kalbimi hızlandırdı. "Bir yere gidecek misin? Yani şey..." Gülme sesini duydum. "Yani birini öldürmeye gidecek miyim diye mi soruyorsun?"
Alt dudağımı sarkıttım. "Evet onu soruyorum." Suyun kapanma sesini duydum. Birkaç tıkırtı sesinden sonra, çıkacağını anlamıştım. Kapıyı açtığında nefesim kesildi resmen. Bembeyaz teninden su damlaları akıyor, hafif kaslı karnına sardığı havlu ile ateşimi çıkarmıştı. "Ne o çok beğendin sanırım?" Ukalaca çıkan sesine aldırmadan bakmaya devam ettim. Hayatımda gördüğüm en yakışıklı adamdı.
Bana yaklaştı ve elini çeneme koyup, alt dudağıma öpücük bıraktı. "Akşama geleceğim." Gözlerimi kırpıştırdım ve ona bir adım daha yaklaşarak kafamı kalbinin üzerine koydum. "Çok yorgunsun Seokjin." Eli ile ensemi okşadı ve dudaklarını yanağımda gezdirdi. Ufak öpücükleri kalbimi delip geçiyordu. Böylesine güzel bir adamın, ellerinin kanlı olması umrumda dahi değildi. Sonra kulağıma sıcak nefesini üfledi ve fısıldadı. O gelene kadar düşünmeme neden olacak sözcükleri.
"Ben yorgunum, senin yıllar önceki bitmiş bedenin kucağımda."
**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burning Killer ✓
Fanfic"Bebeğim biliyorsun benim sınırlarım yok." Demişti elleri kollarım da gezerken. "Benim sınırlarım senin deliğinin kapladığı alan."