Yüzümde gezen yumuşak baskılarla, araladım gözlerimi. Seokjin dirseği üzerinde durmuş ve beni izliyordu. "Günaydın." Eğildi ve dudaklarıma bastırdı dudaklarını. "Günaydın yavrum." Yüzümü eline sürtüp, göğsüne sokuldum. Hala çok fazla uykum vardı. Sıcak bedeni ile sardı beni.
"Uykun mu var hala?" Saçlarımı okşuyor ve minik öpücükler bırakıyordu. "Çok yorgunum Jin. Kalkacak halim yok." Seokjin'in dün gece uyuyamadığımı bildiğini anlamıştım. Sırtımı okşadı ve yorganı çekti üzerime. "Biraz daha uyu güzelim. Ben senin yanındayım." Güven veren sesine uydum ve kapattım gözlerimi.
Kaç saatir uyuduğumu bilmiyordum. Dolabın kapak sesine uyandım. Seokjin bir yandan telefonla konuşuyor diğer yandan kıyafetlerini giyiyordu. "Tamam ben halledeceğim bugün. Sen paramı yatır." Dediğinden nereye gideceğini anlamıştım. İlk defa onunla gitmek istiyordum. Yavaşça yataktan kalktım ve bir şey demeden üzerimi giyinmeye başladım.
"Ne yapıyorsun?" Pijamamı çıkardım ve tişörtü üzerime geçirdim. Seokjin'in tişörtü olduğundan kalçamı kapatmıştı. Resmen içinde kaybolmuştum. Pantolon alacağım sıra bileğimden tuttu. "Cevap vermedin?" İzin vermeyeceğini biliyordum. Biraz yaklaştım ve parmak uçlarımla şekiller çizdim göğsüne. Derin ve titrek bir nefes aldı. "Ben de seninle gelmek istiyorum."
Önce kaşları çatıldı ardından elini belime sardı. Eğildi ve kulağıma burnunu sürttü. "Bu saçma fikri çıkar aklından." Ardından belimde olan elini, yavaşça kalçama doğru indirdi. Yavaş yavaş okşadı. "Gelmek istiyorum Jin." İki kolunu belime sardı ve beni kucağına aldı. Ardından arkamdaki dolaba yasladı.
Elleri ile baldırlarımı okşadı ve dişleri ile alt dudağımı çekiştirdi. "Bal dudak oralar senlik değil." Ellerimi omuzlarına koydum ve masaj yaparcasına sıktım. "Nereler benlik?" Parmaklarını kalçama getirdi ve deliğime bastırdı. "Seni bilmem ama burası tam benlik." Dudaklarını boynuma yasladı. Büyük ve sulu öpücükler sıraladı boynuma.
Dilini, köprücük kemiklerimin üzerinde gezdirdi. Baldırlarımı sıkıyor ve öpüşlerini sertleştiriyordu. "Jin!" İnlememi duyunca dişleri ile tenimi ezdi. "Sana her dokunduğumda, nerde olduğumu ve ne halde olduğumu unutuyorum." Kafasını kaldırdı ve burnumu öptü. "Sen bana ne yapıyorsun?" Derin nefesler aldım.
Ellerim ile yüzünü sevdim. "Sadece seni seviyorum. Ne olursa olsun seni seveceğim. Bana her şeyi anlatabilirsin biliyorsun değil mi?" Kafasını alnıma yasladı. "Anlatamam. Yıkamam o zihninde kalan profili. Kıramam ümitlerini senin." Saçlarını okşadım. Yumuşak ve güzel kokululardı.
"Yak, yık beni. Dök seni böyle zora düşüreni. Ben yıkılmam. Söz veriyorum gitmeyeceğim. Ne olursun anlat artık. Salak değilim ki ben. Farkındayım bir şeylerin." Derin bir nefes aldı. Son kez baldırlarımı okşadı ve dudaklarını kalbimin üzerine bastırdı. "Sen meraklanma güzelim. Lütfen sadece zamanını bekle olur mu? Bekle sadece beni."
Yavaşça kafamı salladım. Kucağından indim ve pantolonu geçirdim üzerime. Yaklaştım ve yanağına bastırdım dudağımı. Derin bir öpücük verdim. "Kahvaltı hazırlamaya iniyorum." Kafasını salladı ve banyoya ilerledi. Dün gece çocuklar sevgilim olduğunu öğrendiğinde daha çok kızmışlardı.
Ama sonra hepsi sevinmişti. Jin'in bana olan tavırlarına, bana iyi bakmasına ve güzel bir yerde yaşadığımız için çok fazla kızmamışlardı. Dün gece beni güldüren tek şey Seokjin'in telaşlı olmasıydı. O hali gözümün önüne gelince kendi kendime gülmeye başladım. Aniden belime dolanan kollarla, yanağıma aldığım öpücük bir oldu. "Neye gülüyorsun bal dudak?"
Ona doğru döndüm ve boynuna sardım kollarımı. "Yoongi Hyung ne işte çalıştığını sorduğunda, yüzünün aldığı ifade geldi aklıma." Gülümsedi ve yaklaştı yüzüme doğru. "Ne yapabilirim ki? Kendimi evlenecek biriymiş gibi hissettim." İkimiz de bu dediğine güldük. Yoongi Hyung gerçekten bir baba gibi davranmıştı. Seokjin yaklaştı ve dudaklarıma fısıldadı. "Gerçi seninle evlenmek güzel olurdu."
Elimi omzuna vurdum ve gülümsedim. "Kahvaltı edelim. Sonra gideceğim." Kollarımdan kurtulacağı sıra, daha sıkı tuttum boynunu. "Hayır beraber gideceğiz." Jin derin bir nefes verdi. "İnatçı mısın?" Kafamı yavaşça salladım. "İyi gel bakalım. Ama sözümden çıkmak yok." Kafamı şirince salladım ve dudaklarına ufak bir öpücük verdim.
Yemekten sonra hazırlanmış ve uzun zamandan sonra, ilk defa dışarı çıkmıştım. Arabaya geçtik ve yol boyu dışarıyı izledim. "Özlemiş misin?" Camdan ellerimi çıkardım ve esen rüzgarı hissettim. "Özlemişim. Cidden harika hissediyorum." Seokjin elini bacağıma attı ve okşadı. "Geldik. Lütfen arabadan inme olur mu?" Kafamı yavaşla salladım.
Elini, ellerim arasına aldım. "Lütfen dikkat et. Seni bekliyorum." Yaklaştı ve dudaklarıma bastırdı dudaklarını. "Böyle güzel konuşma. O minik dudaklarını yemek istiyorum." Genişçe gülümsedim. Cidden beni bir bebek gibi seviyordu. "Hadi git gel. İnanamıyorum, resmen birini öldürmeni bekliyorum..."
Seokjin sıkıntılı bir nefes aldı. "Sana gelme demiştim." Omuzlarımı silktim ve tekrar öptüm onu. "Hızlı ol. Tek başıma kalmayayım burda." Arabadan çıkışını izledim. Evin içine girdi ve ben arkama yaslandım. Acaba bunu nasıl yapıyor diye düşünmeden edemedim. Benden sakladığı neydi bunu merak ediyordum. Nerdeyse yarım saat geçmişti. Hava kararmaya yüz tutmuş ve üşümeye başlamıştım.
Seokjin'in selüetini görünce arabadan indim. Yanıma yaklaştı ve saçlarıma öpücük bıraktı. Yine başkası kokuyordu. "İyi misin Seokjin?" Kafasını salladı ve yanağıma bastırdı dudaklarını. "İyiyim güzelim. Hadi gidelim." Elimi tuttu ve tam döneceğimiz sıra, birinin sesi ile durduk. "Seokjin! Sonunda görüşebildik."
Uzun boylu, kumral saçlı biriydi. Jin elimi daha sıkı tuttu ve sinirle tısladı. "Ne işin var burda Ken!?" O gün mesaj atan çocuğun bu olduğunu anlamıştım. "Bana dönmedin, tersledin, ben de sizi takip ettim." Seokjin etrafına baktı. "Git, sonra konuşacağız bu yaptığını!" Alayla gülüşü ve bana bakışı, beni rahatsız etmişti. "Her zaman güzel parçaları kendine alıyorsun, kıskanıyorum."
Beni arkasına çekti. "Ona bakan gözlerini oyarım Ken. Siktir git, seninle sonra hesaplaşacağız." Jin'in sinirli hali beni korkutmuştu. Uzandım ve ensesine dudaklarımı bastırdım. "Sakin ol, sakin ol yanındayım." Yavaş yavaş sakinleşti. "Gözlerim yaşardı. Taehyung sen Seokjin'in senden sakladığı şeyi biliyor musun?" Yutkundum. Öğrenmek istiyordum. Bilmek en büyük hakkımdı. Şüphem kalmamalıydı.
Hem en fazla ne olabilirdi ki? Bana beklemem gerektiğini söylemişti. Ama içimde olan merakı bastıramıyordum. "Ne saklıyormuş?" Jin bana döndü ve sinirle söylendi. "Sana zamanı var dedim." Yutkundum ve geri çekildim. "Ben zaman falan beklemeyeceğim. İstiyor musun Taehyung?" Seokjin bana baktı. "Yapma" diye fısıldadı, gözlerimi kapattım ve kafamı yavaşça salladım. Ken, ortamıza bombayı bırakmıştı.
"Babanın katili, ellerini tutuyor."
-
Sonunda öğrendi...Sizce neler olur bundan sonra?
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.