Tüm benliğim yok olmuştu. Duyduklarım, işittiklerim hepsi boğazıma yumru gibi düşmüştü. Ken denen o adam gitmiş, biz öylece kalmıştık. Boşluğa bakıyor ve tuttuğum eli artık hissetmiyordum. Yavaşça elini bıraktım ve yürümeye başladım.
Arkamdan sesleniyor ama ne diyor anlamıyordum. "Taehyung lütfen dur. Yalvarırım dinle!" Tek bir gözyaşı dahi dökemiyordum. Titreyen ellerim ve alt dudağım beni ele veriyordu. Etraf sis, yol boş ve etrafımız ormanlık alandı. Aniden kolumu tuttu ve kendine çevirdi.
"Lütfen dinle beni." Yüzüne baktım ve sadece yutkundum. Ne ağlıyorum, ne yüzümde ufacık bir mimik vardı. Sessizce, ölmüş bir beden gibiydim. Tepki verecek halim, gücüm yoktu. "Eve gidelim mi?" Sorduğum soru ile afalladığı belliydi. "Ne?" Biraz daha yaklaştım ona. "Eve gitmek istiyorum. Çok yoruldum."
Ellerini ellerime kenetledim. Boğazımdaki yumru büyüdü. "Sen iyi misin? Yani iyi olduğuna emin miyiz?" Sustum ve arabaya doğru çekiştirdim. Gücüm yoktu. Savaşmaya, bağırmaya, çabalamaya, sormaya veya dinlemeye. Ölü bir ruh ve sancılı bir bedenden ne bekliyordular ki?
"Sadece uyumak istiyorum. Hava soğuk, üşüdüm ve cidden çok yorgunum." Kafasını salladı ve bana üzgünce baktı. Arabaya bindik, ilerledik. Sıra sıra ağaçları izledim. Ağlamak istiyordum. Bağırmak, vurmak, söylenmek, hesap sormak... Ama gücüm yoktu. Ağlamaya dahi gücüm yoktu benim. Yağmur damlaları vurdu camıma.
Gerçekler tokat gibi çarptı yüzüme.
Ardından eve yaklaştık ve ben arabadan sessizce indim. Peşimden geldi ve kapıyı açtı. İkimiz de içeri girdik. Yeraltındaki eve ilerleyeceği sırada söylendim. "Bu gece burda kalmak istiyorum sorun olur mu?" Sustu ve beni izledi. "Sen nasıl istersen."
Kafamı yavaşça salladım. "Duş alacağım." Beni izledi ve konuştu. "Ben yemek hazırlayayım olur mu?" Gülümsedim ve onu onayladım. Her şey ilerlesin istiyordum. Son kez anı yaşayalım istedim. Yavaşça yukarı çıktım ve duşumu aldım. Yatağa oturdum ve düşünmeye başladım.
Bana yalan söylemişti. Beni kandırmıştı. Ondan sadece doğruları istemiştim ama susmuştu. Canım yanarken gülümsedim. Aptal bir adamdım ve her şeyi hakediyordum.
Yavaşça giyindim ve aşağı indim. Yemekleri hazırlamış ve beni bekliyordu. "Umarım seversin."Gülümsedim ve oturdum. Hepsini yediğimizde beni izlediğinin farkındaydım. Sonra beklenmedik bir şey oldu. Birden dilimden döküldü. "Anlat, seni dinliyorum." Bana büyük bir hevesle baktı ve anlatmaya başladı. Rahat olmadığı belliydi.
"Ben seni üzmek istemiyorum ama, bilmek hakkın." Kafamı salladım ve konuşması için izin verdim. "Babanın sana yaklaşma sebebi, senin üzerinde uyuşturucu denemekti" Dedikleri ile afallamıştım. "N-e?" Yaklaştı ve elimden tuttu. "Benim ailemi merak ediyordun değil mi?"
Kafamı oynattım. Ama şu an konumuzla olan alakasını çözememiştim. "Babam ile annem ayrıldı. Ardından babam, senin annen ile beraber oldu." Şokla gözlerimi aralarken bana dikkatle baktı. "Ne diyorsun sen Jin? Ne alaka anlamıyorum?" Tekrar derin bir nefes aldı. "Nesini anlamıyorsun Taehyung? Babanın senin karşına birden çıkması normal mi?"
Evet değildi. Ama o beni seviyordu. Benimle sırf sevdiği için ilgileniyordu. Dedikleri saçmaydı. Evet annem babamı terketmişti. Tamam Seokjin'in babası ile gitmesi de mantıklıydı. Dünya küçük bir yerdi ve tesadüfler olabilirdi. Ama bu hala babamın ve benim, uyuşturucu olayını açıklamıyordu. "Şimdi diyeceksin ki uyuşturucu ne alaka?" Çenemle onayladım onu. Ardından bana yaklaştı ve elimden tutup kaldırdı.
Yavaş yavaş yukarı çıktık. Ben duştan sonra zaten pijamalarımı giymiştim. Odaya girer girmez soyunmaya başladı. Kocaman olmuş gözlerim ile ona bakıyordum. Bu halde iken ne yapmaya çalışıyordu? "Ne yapıyorsun?!" Yerinden sıçradı ve bana döndü. "Üzerimi değiştiriyorum." Ardından hızlıca giyindi üzerini. Hala ona karşı böyle savunmasız olmam sinirlendirdi beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burning Killer ✓
Fanfic"Bebeğim biliyorsun benim sınırlarım yok." Demişti elleri kollarım da gezerken. "Benim sınırlarım senin deliğinin kapladığı alan."