Dünden daha iyiydi boğazım. Güneş ışığı yüzüme vursa dahi, göz kapaklarımı açamıyordum. Elimi kaldırıp, yine onun yokluğunu hissetmek istemiyordum. Ama yinede yanımda kalır diye düşündüm. Elimi hafif yanıma götürdüğümde, yavaşça açtım gözlerimi. Yanım yine ve yine bomboştu.
Alaylı bir gülüş bıraktım odaya. Gözlerim hafifçe dolduğunda, kapının hafifçe aralanması ile yerimde sıçradım. "Uyandın mı? Nasılsın?" Seokjin burdaydı. Tam karşımdaydı. "Güzelim iyi misin?" Dolan gözlerimden yanağıma akan yaşı gördüğünde, tepsiyi kenara bırakıp yanıma koştu. Bana kollarını sardığında ellerimi boynuna sardım. "Burdasın, gitmedin." Dudaklarını boynuma bastırdı. "Bu halinle seni bırakır mıyım?"
Kucağına iyice yerleştim. Soğuk ellerini sırtıma bastırdı. "Ateşin düşmüş, şükür." Daha sıkı sarıldım. Çok güzel ve yumuşak bir bedeni vardı. Dudaklarını kulağıma doğru sürttü. "Daha iyi misin? Yorgun musun?" Boynundan kalktım ve yüz yüze gelmek istedim. "Boğazım daha iyi durumda. Biraz yorgunum ama iyi hissediyorum." Elini saçlarıma attı ve okşadı.
"Dünkü çorbadan ısıttım sana. Hadi biraz ekmekle ye olur mu?" Genişçe gülümsedim. Kucağına iyice yerleştim. "Tamam yiyelim." Bu halime kıkırdadı. "Bu çorbayı benden daha çok sevdin bal dudak. Kırdın beni." Biraz bozulmuş gibi söylediğinde kıkırdadım. "Hayır seni daha çok seviyorum." Dediğimi duyduğunda yine duruldu bir süre. Ardından bir şey demeden çorbayı bana uzattı. Bir cevap istememiştim zaten ondan. Sadece benimle kalsın istiyordum.
Çorbamı bitirdiğimde yanıma sokuldu. Beni güçlü kolları arasına aldı ve sarıldı. Kalp atışlarını kulağımda hissettiğimde gülümsedim. Ardından fısıldadı yüzüme doğru. "Özür dilerim bal dudak." Anlamazca baktım yüzüne. "Neden?" Yüzümü okşadı. "O gün seninle suyun altında kalmasaydık sen böyle olmayacaktın. Aptal gibi ileri gitmek istedim." Gülümsedim. Resmen bu adam beni düşünüyordu.
Yaklaştım ve dudaklarına bastırdım dudaklarımı. "Hayır, sen bana çok güzel bakıyorsun. Ben, normalde böyle hemen iyileşebilen bir çocuk olmamıştım." Kucağına çıktım ve göğsüne sokuldum. "Bilirsin yetimhaneler öyle sıcak, temiz değiller. Hepimizle ilgilenen bir bakıcımız yoktu. Sıcak çorba ise pek gelmezdi. Yavaş yavaş atlatırdık hastalık sürecini." Elleri saçlarımı buldu ve sevecence okşadı. "Ama sen beni hemen iyileştirdin baksana. Eminim bizimkiler görse şaşırırlar. Genelde en zor atlatan ben olurdum."
Ellerini belime yasladı ve yüz yüze gelecek şekilde oynattı beni. "Nasıldı? Yani orda nasıldı hayatın?" Burnumu burnuna sürttüm ve boynuna sokuldum. Anında kolları ile beni sardı. "Biliyor musun? Öyle dizilerdeki gibi; taciz, tecavüz, dayak, hor görme olmadı hiç. Ama başka yerlerde bunlar malesef var. Şanslıyım ki bana denk gelmedi. Gerçekten soğuktu, kirliydi ama asla bilerek yapılan şeyler değildi. Bizimle ilgilenen abla hepimize yetmeye çalışırdı ve bundan hiç gocunmazdı. Gerçekten güzel bir yerdi. Zordu ama bir aile sıcaklığı vardı."
Seokjin çenemden tuttu ve aniden dudaklarıma atıldı. Beni tüm iştahıyla öptü. Sertçe emdi ve dilini dilime doladı. Ardından dilini damağıma çarptırdı ve dişlerime sürttü. Dakikalarca tüm dudaklarımı emerek öptü beni. Ardından nefes nefese ayrıldık. Dudaklarımız arasında birer milim vardı. "Bundan sonra her şeyin en iyisi senin olacak. Sana söz veriyorum bal dudak sen hep en iyisine layık olacaksın." Tekrar bastırdı dudaklarını dudaklarıma.
Elini tişörtümden içeri gönderdi ve göğüs ucumu iki parmağının arasında oynattı. "Imh!" İnlememle beraber öpüşlerini sertleştirdi. İkimizin de aç ağzı asla doymuyordu. Ardından çekildi ve alınlarımızı birleştirdi. "Beni durdur. Ben bir gün gerçekten durmayacak kadar dozutacağım." Zamanı gelince dursun istemiyordum. Ama hala şüphelerim vardı. Benden gizlediği bir şeyler olduğuna emindim. Belli ki iyiliğim içindi ama ben yine de bilmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burning Killer ✓
Fanfiction"Bebeğim biliyorsun benim sınırlarım yok." Demişti elleri kollarım da gezerken. "Benim sınırlarım senin deliğinin kapladığı alan."