Medya Jisoo
Verandadaydım ve annemin, ağabeyim Yoongi'yle vedalaşmasını izliyordum.Onu sıkıca kucaklamış,ağlıyor ve oğlunun yeni kesilmiş saçlarını düzeltiyordu.Bacakları tutmaz olursa diye,Namjoon ve Hoseok onu yakalamk üzere bekliyorlardı.En büyük ağabeyleri gittiği için onların da ağlamak istediğini ama annemizin iyiliği için bunu yapmadıklarını biliyordum.Babam ise yanımda durmuş,hiçbir şey söylemeden paralı askelere bakıyordu.Asker,çelik kaplamalı ve kurşun geçirmez zırhına rağmen,ağabeyimden daha küçük görünüyordu.Yoongi onu çiğ çiğ yiyebilirdi ama yapmadı.Paralı asker onu kolundan tutup bizden uzaklaştırdığı sırada hiçbir şey yapmadı.Bir gölge gelerek onu korkunç siyah kanatlarıyla kapladı.Dünya etrafımda döndü ve yeniden düşmeye başladım.
Bir yıl sonrasına indim.Ayaklarım,evimizin altındaki vıcık vıcık çamura batmıştı.Annem şimdi Hoseok'a sarılmış,paralı askere yalvarıyordu.Namjoon'un onu çekerek uzaklaştırması gerekti yapmadı.Bir yerlerde Lisa en sevdiği ağabeyi için ağlıyordu.Babam ve ben gözyaşlarımızı tutuyor,sessizce duruyorduk.Gölge geri döndü ve bu sefer etrafımda dönerek gökyüzü ve güneşi kapadı.Gözlerimi sımsıkı tutarak beni yalnız bırakmasını diledim.
Gözlerimi açtığımda Namjoon'un kollarındaydım ve ona tüm gücümle sımsıkı sarılmıştım.Saçlarını henüz kestirmemişti ve çenesine gelen kahverengi saçları alnımı gıdıklıyordu.Başımı göğsüne bastırdığımda irkildim;kulağıma keskin bir şey battı ve geri çekildim.Ağabeyimin gömleğinde kan lekeleri olduğunu gördüm.Namjoon'un bize bıraktığı küçük hediye için Lisayla kulaklarımızı yeniden delmiştik.Her şeyi yanlış yaptığım gibi bunu da yanlış yaptığımı tahmin ettim.Bu sefer gölgeyi daha görmeden hissettim.Ve bu beni öfkelendirdi.
Gölge beni,yaraları henüz iyileşmemiş taze hatıralardan oluşan geçitte oradan oraya sürüklüyordu.Hatta bazıları rüyaydı.Hayır,kabustu.Benim en kötü kabuslarımdı.
Etrafımdaki dünya yeniden şekillenip duman ve külle gölgelenmiş bir alana dönültü.Boğaz.Oraya hiç gitmemeiş olmama rağmen,hayal edebilmeme yetecek kadar çok şey duymuştum.Düzlük bir araziydi ama düşen binlerce bomba yüzünden delik deşik olmuştu.Lekeli kırmızı üniformaları içindeki askerler,göçüklerin içinde korkuyla büzüşmüşikanım yaraya dolması gibi içlerine doluşmuştu.Aralarından süzülüp yüzlerine baktım duman ve şarapnellerin arasında kaybettiğim ağabeylerimi aradım.
"Durun"diye bağarbildim sadece,bir zamanlar ağabeyim olan dumana uzanırken.
Küller şekillenerek gene gölgeye dönüştü...Jinyoung'un mecburi hizmete çağrılışı...Lisa'nın eli...Çevremdeki her şey bulanıklaşarak gözlerimi acıtacak kadar parlak renkli bir girdaba dönüştü.Bir şeyler doğru değil.Bu imkansız.
"İmkansız"dedi gölge bana.Ses o kadar keskindi ki kafatasımı çatlatacağından korktum.Dizlerimin üstüne düştüğümde,beton hissi veren zemine çarptım.
Ve sonra gittiler tüm hatıralarım kayboldu.Sadece ben ve etrafımı çeviren çelik parmaklılar.Bir kafes.
Sendeleyerek ayağa kalktım;görüşüm keskinleşmeye başlarken,ağrıyan başımı tuttum.Parmakların arkasından biri bana bakıyordu.Kadının başında ki taç parladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Uncertain Bride❧Vsoo ff❧
Teen Fiction𝐋𝐞𝐲𝐝𝐢 𝐉𝐢𝐬𝐨𝐨𝐧𝐧𝐞 𝐓𝐢𝐭𝐚𝐧𝐨𝐬 Masallardaki fakir kız prenses olunca gülümserdi,ben ise bir daha gülümseyebileceğimi sanmıyordum. ❧Ben,Gümüş denizin ortasında kalmış bir kızıl kızdım ve kimse için üzülme lüksüm yoktu.Özellikle de bir yıl...