Çiseleye yağmur damlaları ceketine, saçlarına, kirpiklerine düşüyordu adamın. Ama üşümüyordu çünkü içinde kocaman bir yangın vardı. Kirpiklerine düşen yağmur damlası değil gözünden akan tuzlu yaşlar ıslatıyordu suratını.
Kalbi acıyordu, canı yanıyordu. Sevdiği kız ellerinin arasından kayıp giderken hiçbir şey yapamamıştı ve bu onu daha da üzüyordu.
Jennie ona çiçekler pazartesi ölür demişti. Sonra pazar akşamı onu sevdiğini söylemişti, pazatesi sabahı ise Jongin'in gülü Jennie solmuştu.
Bir çiçek bahçesinin en kıymetli gülüydü Jennie, Jongin için. Ölmüştü ve giderken kara toprağa Jongin'in kalbinide yanına götürmüştü.
Çömdü mezarın yanına, elleri titriyordu toprağa değerken, kendide titriyordu ama soğuktan değildi bu titremeler. Acıdan, ağlamadan. Kaybetmek fiilini sonuna kadar yaşayıp tatmaktandı.
Mezar taşına değdi gözleri, Jennie'nin ismi ile bakıştı. Buruk bir tebessüm varoldu dudaklarında, içinde acı vardı yüzünde tebessüm. Sadece adını görünce bile gülümsediği kız şimdi elinin altındaki soğuk toprağa gömülmüştü. Herkes iki göz yaşı döküp yağmura kalmadan gitmişti, ona zorbalık yapanlar ağlama numarası çekmiş ve kaybolmuştu.
Şimdi sadece ikisi vardı, Jennie ve o.
"Seni seviyorum jennie" dedi sesi titrerken. "Sen kendini sevmezken bile ben senin yerine seni seviyordum jennie" hıçkırığını gizlemeye gerek duymadı jongin.
"Senin çiçeklerin solduğunda üzülmüştün ya hani, biliyordun nasıl bir his olduğunu. Benim güzel çiçeğim neden soldun? Bildiğin bu hüznü bana neden yaşattın?" Sertçe sildi gözyaşlarını.
"Kendini neden sevemedin Jennie, dünyadaki en güzel çiçeksin sen, neden soldun? Neden benim güzel çiçeğim?" Yağmur şiddetlendi, şimşek çaktı.
"Korkarsın sen şimşekten, şimdi nasıl yapacaksın? Ben bunu bile bile nasıl gideceğim?" Gidemedi Jongin, Jennie korkardı çünkü şimşekten.
Jongin'in güzeller güzeli çiçek bahçesi, en değerli çiçeği jennie. O kendini sevemedi, jongin onun yerinede sevdi ama yinede yaşatamadı çiçeğini, engel olmadı solmasına.
Bir pazartesi sabahı Jongin uyanmıştı ve diğer pazartesiler gibi, o pazarteside bir çiçek ölmüştü.
Çünkü çiçekler pazartesi günleri ölürdü.
-
Benim kitaplarımda klasiktir; zorbalık en çok değinmeye çalıştığım olaydır. Derine inmedim ama kafamda ki jennie zorbalığa uğruyordu.
Ben hep bu konu üzerinden giderim ve neden bilmiyorum ama hiçbir zaman istediğim kadar dikkat çekebildiğimi düşünmem. İntiharın havalı bir şey olmadığı ve tüm sorunlardan intihar ederek kaçılamayacağı çok belli bir gerçek, bunu yapmayın.
Zaten üzgün hikayeler yazan biriyim ama bu hikayenin bazı yerlerinde konuşan jennie değildi, bendim! Lütfen konuşurken karşınızdakinin insan olduğunu ve bir kalbi olduğu gerçeğini unutmayın. Hangi dine mensup olursanız olun, kalp kırmak büyük günah, kalp kırmak büyük ayıp. Bunu yapmayın ve gördüğünüzde de buna engel olun.
Karşınızdakinin gülümsediğine, sizi gülümsettiğine bakmayın, aman alınmıyor diyerek dalga geçmeyin. Gülsede alınıyor insan.
Kısacası ne gerçek hayatta nede sanalda zorba olmayın. KİMSE dış görünüşünü kendi seçmiyor, yada kimse aynaya baktığında oh ne güzel kiloluyum demiyor. Bunu yapmayın. Kendimden biliyorum :)
Dışlanmak, kovulmak, sevilmediğini hissetmek çok can acıtıyor.
Ariyetten, kendinizi sevin; kilonuzu, sivilcenizi, kabaran saçlarınızını, her şeyinizi. Kendinizi olduğunuz gibi sevin, olduğunuz gibi çok güzelsiniz. Ben sizi seviyorum, sizde sevin❤️
Sizi seviyorum, umarım bir şeyleri gerçekten anlatabilmişimdir <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flowers die on monday あ jenkai✓
Hayran KurguBir pazartesi sabahı Jongin uyanmıştı ve diğer pazartesiler gibi, o pazarteside bir çiçek ölmüştü. Çünkü çiçekler pazartesi günleri ölürdü. jenkai fanfiction angst [03.03.2020]