"Hazır ol!" diye bağırdım kıkırdayarak. Arkası dönüktü, başını sallayarak beni onayladı. Gülümseyerek ona koştum ve boynuna atladım. Bunu her yaptığımızda çocuklar gibi mutlu oluyordum.
"Ağırlamışsın." diye mırıldandı tam dudaklarım başının tepesindeki saçlarını öperken. Aksine kilo vermiştim, yanlışı vardı. Dudaklarımı sesli bir şekilde saçlarından ayırdım ve "Üstümdeki mont birkaç kilo eder." dedim.
Sinir bozucu bir şekilde "Tabii, öyledir." dediğinde yanaklarımızı birbirine yasladım ve "Pisliksin." diye fısıldadım kulağına. Ona hakaret etmemi seviyordu sanırım, yani ben böyle anlamıştım. Çünkü her hakaretime gülerek karşılık veriyordu.
"Bugün keyfimi bozamazsın." dedi başını dikleştirerek. Böylece yanaklarımız ayrılmıştı, kaşlarımı çattım. "Neden?"
"Bilmem, öyle hissediyorum bugün." Gülümsedim, güne başlarken böyle şeyler söylemesini seviyordum. Düşmeyeceğimi bilsem bile tereddüt ederek sol elimi boynundan ayırdım ve çenesini tuttum. Hafifçe başıma doğru çevirip yanağına bir öpücük bıraktığımda sanırım ayağa taşa takıldı ve bir sarsıntı geçirdik. Kahkaha atıp eski halimi aldığımda "Bugün çok sırnaşıksın." dedi bana sitemle. Ona hakaret ettikten sonra öpmem dengesizliğimin bariz bir dışa vurumuydu.
"Her zamanki halim." diye mırıldandım omuz silkerek. Doğruydu, bu bizim rutinimizdi. Daha doğrusu benim çünkü tensel teması seviyordum, ilk başta Jungkook sevmese bile onu da alıştırmıştım. Aslında sadece benim temasıma ters tepki göstermemeye alışmıştı. Kendisi hiç ilk temas eden olmamıştı. Başlatan hep ben olurdum.
Yerimde sallandığımda "Ne oldu, çişin mi geldi?" demişti ve ben bugünkü ikinci kahkahamı atmıştım. Yalnız bu ilkine göre fazlasıyla uzun ve sesliydi. Gülüşümün arasından "Hayır." demeye çalışıyordum ama bir türlü sesimi düzeltemiyordum. Tam düzeltmeye başladığımda "Çişin varsa üstüme yapma, bekle sağa çekeyim." demesi işleri çığrından çıkarmıştı. Başımı omzuma yaslayıp sarsılan vücudumu durdurmaya çalıştım. Bir ara nefesim kesilmişti, o zaman Jungkook da gülmüştü. Neden bu kadar güldüğümü bilmiyordum, sanırım çok ağlayacaktım, yani öyle denirdi.
"Sadece çok yavaş gittiğini, böyle devam edersen okula geç kalacağımızı söyleyecektim mmm." Hızlıca söylediğim cümlemin ardından dudaklarımı birbirine bastırmama rağmen yanaklarım kahkahayla dolmuştu. "Mmm ne? Gülmemek için mi yapıyorsun?"
"Evet mmm." Biraz daha hızlandı, zaten az kalmıştı. Okula varana kadar birkaç gülme tehlikesi geçirsem de sakin kalmayı başarabilmiştim. Normalde beni hiç okula kadar sırtında taşımazdı. Bu bir anlaşmanın sonucuydu. O beni sırtında taşıyacaktı, ben de onun hırkasını geri verecektim. Ama bilmiyordu ki daha yeni elime geçen hırkayı değil birkaç ay kullanıp eskittiğim hırkayı vereceğimi. Eh, anlaşmanın maddelerine bu konuyla ilgili bir şey ekleseydi gelecekte hayal kırıklığına uğramazdı.
Garibim, okul çıkışı beraber eve dönene kadar ne heyecanlıydı bir görseniz. Merak etmeyin, ona biraz da olsa acıyıp dönüşte sırtında taşıttırmamıştım kendimi. Zaten dolabı ve gönlü boldu arkadaşımın, kaslarından da yararlanmama şu anlık gerek yoktu.
Eve girdiğimizde annem Jungkook'la ucu bana kesinlikle dokunacak bir sohbet başlatmıştı, bense onlara aldırmadan yukarı çıkmıştım. Bu her zaman olan bir şeydi, ben ve salaklıklarım hakkında konuşup bunları yüzüme vurmaya bayılıyorlardı. Bence bu hiç eğlenceli değildi? Neyinden zevk aldıklarını anlamıyordum.
Odama girdiğimde çantamı direkt yere fırlattım ve dolabıma yöneldim. Jungkook'un hırkalarını ondan saklamam gerekiyordu. Gerçi, onlar artık benimdi. Hah.
Birkaç hırkayı toparladım ve nereye saklayacağımı düşündüm. Sonunda beynim düzgün bir şekilde çalışabildiğinde çalışma masamın sandalyesini dolabımın yanına sürükledim ve üzerine çıktım. Buna rağmen dolabın üzerine yetişemiyordum, bu yüzden risk alarak parmaklarımın ucuna bastım. Hırkaları(mı) dolabın üzerine koyduğum saniyelerde bir sürü düşme tehlikesi atlatmıştım. Ah Jungkook ah, hırkalarımı senden korumak için neler yapıyorum!
Çabucak sandalyemi yerine ittiğimde kapı aniden açıldı. Jungkook gözlerini kısarak bana bakıyordu. "Nereye sakladın?"
"Neyi?" dedim salağa yatarak. Ona bakınca benim de gözlerim kısılmıştı. Jeon Jungkook karşısındaki insanları fazlasıyla etkiliyordu.
"Hırkamı Chaeyoung, sabahtan beri konuştuğumuz tek konu bu. Unuttun mu?" Bana inanmadığını ve acilen salağa yatmaktan vazgeçmem gerektiğini belirten bir şekilde baktı. Düşen omuzlarımla birlikte derin bir nefes verdim. "Neden saklayayım Kook? Sana söz verdim sonuçta. Kaç yıllık arkadaşınım, deme böyle şeyler." Başımı eğerek söylediğim cümleler üzerine kaşlarını kaldırdı. Evet, duygu sömürüsü yapıyordum ama sonuçta hoşuma gidiyordu. "Pekala."
Yavaşça yanıma geldi ve hala tuttuğum sandalyemi sertçe kendine çevirip oturdu. Beni görmediğinden emin olduğu bir anda gözlerimi devirdim, bunu yapmazsam çok içimde kalırdı.
Dolabımı açarken beni izlediğini hissedebiliyordum. Ne demiştim? Jeon Jungkook insanları fazlasıyla etkiliyordu. Ve şunu da eklemeliyim ki bu etkileyişte gözleri çok önemli bir rol oynuyordu. Hem de çok.
Hırkasını dolaptan çıkarıp ona uzattığımda önce sevinerek almıştı, birkaç saniye sonra ise bunun son hırkası olmadığını fark etmişti. "Chaeng, inanamıyorum sana."
Ayağa kalkıp karşıma dikilmişti. "Hırkamı ver, hemen." Elimi ağzıma götürüp "Aaa verdim ya işte." dedim onu sinirden kudurtmak için. Sen etkilebiliyorsan ben de sinir edebiliyorum Jeon.
Başını kaldırıp tavana baktı ve bir şeyler mırıldandı ancak anlamamıştım ne dediğini. Bu önemli değildi çünkü beni asıl ilgilendiren kısım sonrasındaki saldırışıydı. Odamdan kaçıp hep bu yaşandığı için artık inmekte profesyonel olduğum merdivenlere koştum. Beni anneme götürdükleri için onlara hep teşekkür ediyordum çünkü beni Jungkook'tan bir tek annem kurtarabiliyordu.
"Seni sırtımda boşuna mı taşıdım, gel buraya!" diye bağırırken merdivenlerin sonuna ulaşmıştım bile. Ancak ilk defa sesi bu kadar yakından geliyordu. Her zaman avantajlı olan ben, ilk kez değildim. Arkamı döndüm. Jungkook kolumu tutmuş, sinirli sinirli bana bakıyordu. Şu an gülmesi gerekirken neden bu kadar sinirlenmişti ki? Her zaman yaşanan bir şeydi bu kovalamaca sonuçta. Ben kaçardım, o kovalardı.
Nefes nefese ona bakarken kaşlarım çatıldı, bunun gerçekleşmesi beni korkutmalı mıydı?
Jeon Jungkook beni hiç yakalayamazdı, bu ilk kez yaşanıyordu.
İlk o gün hissetmiştim Jeon Jungkook'un, en yakın arkadaşımın, eskisi gibi olmayacağını. Ve en önemlisi, bizim eskisi gibi olmayacağımızı işte tam o gün hissetmiştim.
●
bölüm adı çok iyi bir tespit aferin bana👌
bu bölüm niye bu kadar baştan savma çünkü sonraki bölümü hemen atmak istiyorum???
ŞİMDİ OKUDUĞUN
are u still bored • rosékook
Fanfiction!devam edilmeyecek! jeon jungkook yıllardır arkadaşı olan park chaeyoung'dan artık sıkılmıştı for my bebiş @normalshateme uyarı: hikayedeki jk size sinir krizi geçirtebilir story songs: devin hoffman - damage is done paramore - decode