ruined inside, fine outside

2.2K 221 1.2K
                                    

merhaba kanalıma hoş geldiniz

bugün sizle sinir patlaması yaşayacağız hazır mısınızzzzz

hazır değilseniz başlıyoruz hahaha

are u still bored 1k olmuş bana bölüm at diye ağlıyordu bir de hav ağlıyordu tabii ama bölüm sonu da sinirden ağlayacağına garanti veriyorum hehe şaka şaka (maybe it's a joke maybe it's not???)

he ne diyordum 1k olmuş evet tşk tşk🎉🎊💃 diğer bölüm de 2k olunca falan gelir herhalde sınava gircem çıkcam çıktığımda kalıcı olarak delirmemişsem bölüm atıcam hadi ben gelene kadar 2k olsun

sınava kadar buraya arada girerim çünkü bildirimlere bakmadan duramam

bölüm istiyorsanız sınavım için dua edebilirsiniz

istemiyorsanız da edin lan hiç mi hatrım yok

tamam çok konuştum ehe sorry

2168 kelime wow hadi bakalım

"Beni kaybetmen kendini kaybetmen gibi bir şey, tabii ki beni kaybetmek istemezsin aptal." Saçlarımı eşofmanımın içerisinden çıkarıp sıkıca topladım ve aynaya bakarak söylenmeye devam ettim. "Ama yine de samimi değilsin Jungkook."

İlk dersimiz olan beden eğitimi için spor salonundaydık ve ne yazık ki onların dersi de aynıydı. Ders programını hazırlayan idareciye bir küfür mırıldandım istemsizce. Dünden beri şu ikiliden bir türlü kurtulamamıştım.

Soyunma odasından çıktım ve tribüne oturdum. Zaten gıcık olduğum beden eğitimi öğretmenimizin iki sınıftan takım kurmaya başlaması ona daha da gıcık olmama neden olmuştu. Voleybol oynamaya hiç isteğim yoktu, hele de Lalisa'yla aynı takımda olmayı hiç mi hiç istemiyordum ama kadına daha geçen derste karnım ağrıyor numarası yapmıştım. Yani bu hafta asla yemezdi fakat yine de o takımı kurarken oturuyordum belki beni unutur diye.

"Chaeyoung buraya gel, neden oturuyorsun?" Fakat tabii ki unutmamıştı.

Lalisa liberoydu, bense sağında smaçördüm. Aman ne güzel. Neden sınıfları karıştırmak yerine sınıf sınıfa karşı oynatmıyordu bu kadın, beni sinir etmek için mi? Eğer öyleyse neden herkes beni sinir etmek istiyordu? Kendi halimde mutlu bir insandım oysa, Jungkook beni ne hale getirmişti. Sırf bu yüzden bile ondan nefret edebilirdim.

Oyun başladığında o kadar sinirliydim ki attığım servislerin hepsi dışarıya gidiyordu, bunu anladığımda servis atmamaya karar vermiştim. Evet, servislerde başarılı değildim ama pasörün attığı her pası sayıya dönüştürebilmiştim. Sinirim bir işe yaramıştı, vuruşumun sertliğinden kimse topu kontrol edemiyordu ve bu sinirim kesinlikle karşı takımı da sinirlendirmişti. Ve şunu da belirtmeden geçemezdim, Lalisa gerçekten ürkek bir şekilde bakıyordu bana. Hala rol yapıyordu ya da topu onun suratına değil de filenin diğer tarafına yolladığım için bana içinden teşekkür ediyor da olabilirdi.

Oyunu başlatmalarını beklerken Lalisa'nın el sallayışıyla ona baktım. Sonrasında da kime el salladığını bilsem bile el salladığı tarafa bakmak gibi bir gaflete düşmüştüm. Neden kendime bunu yaptığımı bilmiyordum, o kadar zararın üstüne kendime neden bir de benim zarar verdiğimi bilmiyordum.

Saniyelikti, Jungkook'un eskiden sevdiğim ama şu an sinirimi bozan gülüşünün hakim olduğu suratına bakmam sadece bir saniyemi almıştı. Sadece yüzünü görsem bile basket topunu parmağında döndürmeye çalıştığına yemin edebilirdim, her beden eğitimi dersinde istisnasız denediği ve başaramadığı şeydi. Gülüşünü gördüğüm an hemen önüme dönmüştüm ama döndüğümde aniden yüzüme çarpan top, bir saniyemi bile ona ayırmamın bana ne gibi zararlar vereceğini göstermişti.

are u still bored • rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin