BİLİYORUM HİKAYEYİ UNUTTUNUZ AMA KIZMAYIN LÜTFEN CİDDEN UZAKTAN EĞİTİM ÇOK ZOR
her şey çok zor ama rosé solo var merak etmeyin😊
●
Oldukça garip geçen okuldan sonra eve döndüğümde buranın da orası kadar garip olduğunu fark etmiştim. Çok açtım, bu yüzden üzerimi değiştirip hızlıca mutfağa gitmek ve sofranın hazırlanmasına yardım etmek istiyordum ancak bunun çoktan olduğunu görmüştüm. Gerçekten garipti, her şey eksiksiz bir şekilde masadaki yerini almıştı.
Yavaşça sandalyeye otururken annemin dudaklarındaki solmayacakmış gibi görünen gülümseme beni şaşırtmıştı. Bir yerlerden para mı gelmişti? Ya da evden mi taşınacaktık? Aklıma onu bu kadar mutlu edecek başka bir olay gelmiyordu.
"Anne, neden bu kadar mutlusun?" diye sordum merakımı daha fazla görmezden gelemeyerek.
Yüzündeki gülümsemeye rağmen kaşlarını çatarak bakışlarını suratımda gezdirdi. "Asıl sen neden bu kadar mutsuzsun?"
Birkaç saniye kalakaldıktan sonra ellerimi yanaklarıma koyup gülümsemiştim fakat o beni görmemiş, "Ah doğru ya, doğum günün..." diye mırıldanmıştı kendi kendine.
Doğum günüme lanet olsun.
Kulaklarımı tıkayarak odama koşmamak için zor duruyordum şu an, yani aç olmasam. Jungkook olacak aptal, anılarımıza nefret karışmamasını isterken ben sanırım onlardan nefret etmeye çoktan başlamıştım ve bu çok hoşuma gitmişti. Onun istemediği bir şeyi yapmak çok iyi hissettirmişti. Az önceki zorlama gülüşümün yerine sahici bir gülümsemenin geçtiğini hissediyordum, gerçek ancak uzun sürmeyecek bir gülümseme. Mutlu olmak benden gittikçe uzaklaşan bir olgu gibiydi, bu beni korkutuyordu. Sadece bir kişinin hayatımı tamamen değiştirmesi hiç adil değildi, hem de elimde olmayan bir şey yüzünden.
"Ama merak etme, telafi için çok vaktiniz var." Dalan bakışlarım önce karşımda oturan babama, sonra da az evvel konuşan anneme döndü. Onu kuş gibi şakıtan şeyin ne olduğunu deli gibi merak ediyordum ve söylediği cümleden zerre bir şey anlamamıştım.
"Ne demek bu?" Yoksa Jungkook'u eve mi davet etmişti? Aklımdan geçen bu düşünce beni terletmeye başladığında bardaktaki suyu bir dikişte içtim. Aç midem kıvranarak bana kızsa da şu an onu düşünemeyecek kadar tedirgindim.
"Babana iş yerinden üç günlük tatil izni vermişler!" Bir çocuk gibi ellerini çırptığında kaşlarımı çattım, çünkü ben hala hiçbir şey anlamamıştım. Ah, annemi bile anlamayan ben okuldaki onlarca dersi nasıl anlayabilirdim ki?
Bakışlarımı bir umut babama çevirdiğimde kaşlarını kaldırıp başını yavaşça sağa eğmişti ve o anda aklıma onlarca düşünce hücum etmişti.
"Ne yani, ben gelmiyor muyum?" Sesimin kontrolünü sağlayamamıştım, oldukça yüksek ve ince çıkmıştı. Bu, onların garip tepkiler vermesine yol açarken başımı ellerimin arasına alıp birkaç saniye yavaşça nefes alıp vermeye çalıştım.
"Maalesef öyle, yarın yola çıkıyoruz." Onlar keyifle yemeğini yerken "Ben de gelmek istiyorum, lütfen." diye sızlandım. Şu an o tatile gitmek bana en iyi gelebilecek şeylerden biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
are u still bored • rosékook
Hayran Kurgu!devam edilmeyecek! jeon jungkook yıllardır arkadaşı olan park chaeyoung'dan artık sıkılmıştı for my bebiş @normalshateme uyarı: hikayedeki jk size sinir krizi geçirtebilir story songs: devin hoffman - damage is done paramore - decode