your name hurts

1.7K 186 899
                                    

evet şükürler olsun bölüm geldi üwpeğsleğwpdğsğğw

çok beklettim ama upuzun bir bölümle geldim böyle telafi edebilirim umarım

bölüm çok uzadığı için ikiye böldüm diğer yarısını da yakın bir zamanda atacağım

bu arada yorumlarınız yazmamdaki en büyük etken oldu ve olmaya da devam ediyorrr teşekkür ederim❣️

"Chaeng bana kızmazsın değil mi? Sadece istihbarat için gidiyorum; eğlenmek yok, hediye vermek yok, sohbet etmek yok." Başımı kaldırıp Ryujin'in söylediklerini parmaklarıyla nasıl saydığını izlerken kendimi tam bir aptal gibi hissediyordum. Ayrıca kıyafet dolabımı düzenlemek zaten oldukça zorken bunu yaparken bir de ona maruz kalmak ekstra yorucuydu. Gerçi Jungkook adlı şerefsiz eski en yakın arkadaşım sayesinde benim olan tişörtler ve hırkaların dolabımın yarısını oluşturduğunu fark etmiştim. Yani onlardan kurtulduğumda dolabımı düzenlemek eskisi kadar zor olmayacaktı. Ama o güzelim tişört ve hırkalardan vazgeçmek de fazlasıyla zordu. Bu kadar güzel olmak zorunda mıydılar?

Başıma böyle bir şey geleceğini bilseydim ondan bir kırıntı bile almazdım.

"Saçmalama Ryujin." diye mırıldandım son tişörtü de poşete koyarken. "Kızacağımı nereden çıkardın? Sadece oraya gitmen bir şey kazandırmayacak faydasız bir eylem. Bunu neden kabul etmeyip bana ısrar ediyorsun?" Ah ne diyordum? Evet, kıyafetler. Tabii ki o kıyafetleri Jungkook salağına geri vermeyecektim. İstemeyi aklından geçirmemeliydi bile. Onları bir süre evdeki güvenli bir yerde saklamayı düşünüyordum. Tabii ki bir gün tekrar onları giyecektim çünkü çok güzeller ve zaten benimler? Sadece aramızdaki şey hala tazeyken giymeyi uygun bulmuyordum.

Ryujin ise Lalisa'nın doğum gününden bahsediyordu. Lalisa'nın sınıfından Yeonjun diye bir çocuk -Ryujin bu çocuktan bayağı hoşlanıyor- onu davet etmişti ve o da bana istihbarat sağlama gerekçesiyle bu davete icabet etmek istiyordu. Hadi ama, gitmesinin bana hiçbir yararı olmayacağını ikimiz de biliyorduk.

Dudaklarını birbirine bastırmış halde bana bakarken devam ettim. "Yeonjun için oraya gitmeyi bu kadar çok istiyorsun, değil mi?"

Derin bir nefes alıp bayıldığım lacivert saçlarından bir tutamı kulağının arkasına sıkıştırdı. Rengi harikaydı, saçlarını boyarken benim de boyamamı teklif etmişti ama kahverengi saçlarımı seviyordum, yıpratmak ve sonrasında da kesmek zorunda kalmak istemiyordum. 

"Onun için de gittiğimi inkar edemem ama yemin ederim özellikle senin için gidiyorum." Çok zor bir durumdaydım, ne olursa olsun böyle uzun bir arkadaşlığı bir anda bitirmek kolay değildi. Bu bitiş hayatımda çok büyük bir boşluğa neden olacaktı. Bu bir yapbozun en önemli parçasını çıkarmak gibiydi. Kenarlardan bir taneyi alırsanız pek sorun yaratmazdı ama tam ortadan bir tanenin eksilmesi bir kaosu beraberinde getirebilirdi. İşte o da benim yapbozumun can alıcı parçalarından biriydi. Onu çıkarıp kolayca hiçbir şey olmamış, hala kusursuz bir bütünmüşüm gibi devam edebileceğimi sanmıyordum.

"Tamam öyle bakma, yarı yarıya diyebiliriz." Onu anlıyordum. Lalisa'dan dolayı onun gitmesine tavır alacağımı sanıyordu ama böyle bir şey benim umurumda bile değildi. Ryujin öyle birisi değildi, hem Yeonjun oradayken başka bir şeyle ilgilenmez gibime geliyordu.

are u still bored • rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin