Birkaç saat içinde Ahmet daha da toparlandı. Çıkmaz'a yakın bir karakola ait polisler ifade almak için yanına girdiğinde şafak söküyordu.
Anladığım kadarıyla bu arsa olayından daha önce de haberleri olmuştu.
Giderken Yasemin'i bir şeyler imzalaması için yanlarında götürdüler.
Doktor Bülent, Ahmet'in eve gidebileceğini söylediğinde ise endişeyle dudaklarımı ısırdım.
Evdekiler Ahmet'i böyle gördüğünde muhtemelen kalp krizi geçireceklerdi.
Aynı şeyi Ahmet'te düşünmüş olacak ki "Eve gidemem," dedi canı sıkkın bir şekilde.
Düşündüm "Barış Abi'yi çağırmamı ister misin?" diye sordum.
Yüzünü buruşturdu. "Bu saatte kimseyi ayaklandırmak istemiyorum. Hem Mine Yengem hamileymiş, korkmasın şimdi."
Elimde olmadan bu sürprize sevindim. Erva'ya bana bu güzel haberden bahsetmediği için kızmayı da aklıma not ettim.
O an Yasemin'in burada olmamasına sevindim. Çünkü bu durumda ve büyük bir ihtimalle Ahmet'i kendi evine götürürdü.
Ahmet yine içimden geçeni okudu.
"Çıkmaz'dan kimsede kalamam. Hakan dönene kadar kalacak bir yer bulmalıyım."
Yüzümdeki endişeli ifadeyle bakıp sakince gülümsedi. "Ama merak etme hallederim."
O cümlesini tamamladığı an Emir, ev oturmasına giden teyzeler gibi ellerini dizlerine vurup ayağa kalktı.
Üstündeki önlüğünü çıkarıp Ahmet'i yatağından kaldıracakmış gibi hamle yaptı.
Biz ne yaptığını anlamaya çalışırmışcasına on bakınca sırıttı.
"Ne bakıyorsun Juliet? Gel yardım et, Bond'u benim eve götürüyoruz."
Ahmet'in itirazlarına rağmen, kendimizi dakikalar sonra Emir'in spor arabasının içinde bulduk.
Yorum yapmasam da, bu davranışı hoşuma gitmişti.
Ona hâlâ kızgındım.
Nişan gecesi olanlardan sonra, (o gece, onu yalnız bıraktığım için endişelenip evine gittiğimde, onu iki kızla tabir-i caizse basmıştım. Gerçi bu benim umrumda bile değildi (!))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elmalı turta
General Fiction"Bu; kanatlarını arkasında bırakmış kelebeğin değişim hikayesi."