Kazadan sonra ilk defa dışarı çıkıyordum.Cenazeye giderken hiçbir şey düşünemiyorum. Sanki içimdeki her şey ölmüştü.
Keşke ben ölseydim. Aynı arabadaydık ama tek kurtulan bendim. Bu bir ödül olamazdı, hayır. Bu bir cezaydı. Ölenlerin acısını sadece geride kalanlar çekiyordu. Ve ben de annem ve babamın acısını son nefesime kadar yaşayacaktım.
Benim suçum.
Ebeveynsiz kalmıştım. Ve bu benim suçumdu.
Düşünmek istemiyordum. Kabullenmemek için tüm gücümü kullanıyordum ama bu doğruydu. Benim suçumdu.
Benim yüzümden annem ve babam ölmüştü.Bana baş sağlığı dileyen insanların kim olduğunu bile fark edemiyordum. "Teşekkürler." Kelimesi ağzımda bir alışkanlık olarak yankılanıyordu.
Teyzem Kate, cenazede her zaman yanımdaydı. Annem ve babamdan sonra en yakın akrabam oydu.
Kate -ona ilk ismiyle hitap etmemde oldukça ısrarlıydı- ile gerçekten çok yakındık. İşkolik bir kadın olmasına rağmen mutlaka her ay bir hafta sonunda onda kalırdım.Bunu düşününce gözlerimden yaşlar süzüldü. Artık hayatta kalan tek yakın akrabam oydu. Sonra onları görünce yanıldığımı hatırladım.
Amcamı unuttuğuma inanamıyordum ama evet gerçekten unutmuştum. Onu cenazenin bitiminde gördüm. İki kuzenimle birlikte yanıma yürüyorlardı.
İlk düşündüğüm şey amcamı ve kuzenim Jake'i en son 7 yaşındayken görmüş olduğumdu. On yıl önce, büyükbabamın cenazesinde. Zaten onları sadece o zaman görmüştüm. Bir kez. O zaman da en küçük kuzenim daha doğmamıştı. Onu ilk defa, şu an görüyordum ama ben amcama bakmaktan ona bakamadım bile.
Amcamın uzun boyuna ve koyu kahverengi parlak saçlarına baktım. En son gördüğümde -on yıl önce- kısa olan saçları şimdi neredeyse benimki kadar uzundu ve atkuyruğu yaparak toplamıştı.
Sanki onu en son gördüğümden bu yana bir senecik yaşlanmamış gibiydi. En fazla 30'larının başındaymış gibi duruyordu. Oysa 43 yaşında olan babamdan sadece bir yaş küçük olduğuna adım gibi emindim. Şimdi ona bakınca buna inanmak zor geliyordu.Babamı düşününce kalbime binlerce ok saplandı sanki.
"Mason." dedi teyzem Kate, hüzünlü ve mesafeli bir sesle. "Gelmişsin."
Mason amcam, Kate'e buruk bir gülümseyle karşılık verdi. Gözleri kızarmıştı. Pürüzsüz teni biraz kırışarak hüzünlü bir ifadeye büründü.
"Kate." Sesi o kadar üzgündü ki. Ama gözlerinde yas tutmaktan başka bir şeyler daha vardı sanki. Özlem ve utanç? Tanrım, annem bana eski olayları anlatmıştı fakat gözlerimle görmeden buna inanmak güçtü gerçekten.
Aralarında sessiz bir bakışma geçti.
Teyzemle amcamın geçmişte karmaşık bir ilişkisi olduğunu biliyordum. Eskiden teyzeme ne zaman amcam hakkında bir şey sorsam hemen sinirlenip konuyu kapatırdı. Amcam hakkında bir şey konuşulduğunda hemen başka köşeye çekilirdi. Hoş, zaten amcam hakkında konuştuğumuz pek bir şey yoktu ya.
Bunu anneme sorduğumda bana geçmişte yaşananlardan bahsetmişti. Babam ve Mason amcam çocukluktan beri Kate ve annemin oturdukları mahallede oturuyorlarmış. O yüzden eskiden beri çok yakın arkadaşlarmış, beraber büyümüşler denilebilir. Ardından üniversiteye gittiklerinde Kate ve amcam sevgili olmuşlar. Annem ve babam ise onlardan çok daha sonra birbirlerine aşık olmuş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEKİL DEĞİŞTİRENLER: Mühür
FantasyOnu sevmek, yer çekimi gibiydi. Kendimi bıraktığım anda olacak bir şey. Nefes almak gibiydi. Onu nasıl sevmeyebilirdim? Bu imkansızdı. Ve o an kendimi bıraktım. Bu hissin güzelliğine. Doğallığına. Kalbimi yakışına, bıraktım. Bir saniyeliğine beynimd...