Selam canlarımm. Umarım bu bölümü çok beğenirsiniz. En fazla uğraştığım bölüm oldu.... (ayrıca gecikme için üzgünüm🥺, bölümü yazmak zaten çok uzun sürdü ama sonra da garip bir şekilde wattpad hesabıma bir türlü girmedim, şifrem yanlış çıkıp duruyordu. Sonra bilgisayardan girip yeni şifre aldım ve bunun için hesabımı doğruladım falan filan... ben de anlamadım, size böyle oldu mu hiç?)Vee bu harika kapak için bjkkkkkkkkkkk ye teşekkür ederim! Ellerine sağlık!
~
Pazartesi günü, okul olmasına rağmen ilk defa kendiliğinden uyanmıştım. Uyku tutmamıştı ki. Heyecanlıydım. Elimde kalem ve kağıt vardı. Çiziyordum. Tekrardan. Ve kalemimin elimde kayışı, adeta huzur vericiydi. Kalbimdeki eksiklik hala duruyordu ama ellerimde hissettiğim eksiklik gitmişti artık.
Ne çizeceğimi bilememiştim ilk önce. Çünkü garipsemiştim bunu. Çizerken eskisi gibi hissedemem sanıyorum. Ama hayır, bu aynı eskisi gibiydi. Odamdaki camın önünde duran düz koltuğa oturdum ve camdan baktım. Bu manzara, ilk geldiğimden beri beni etkiliyordu. Ve ben de onu çizdim.
Kalem elimde kayarken, kalbim heyecanla atıyordu ve ben bunu durduramıyordum. Sanki yeniden yaşadığımı hissediyordum.
O sırada aşağıdan bir bağırma sesi geldi.
"Jake! Jake! Şuna bak!" Amcam sevinçle bağırıyordu.
Amcam ve Jake aşağıda, salondalardı. Solunun girişinde duran uzun aynanın önüne geçmişlerdi. Amcam garip bir şekilde aynaya yaklaşmıştı. Ve saçlarına bakıyordu. Jake ise onun arkasında duruyordu.
"Gerçekten beyazların çıkmış Mason." dedi Jake gülerek. "Vay be. Sonunda yaşlanıyorsun."
Mason ise gülüyodu. Kafasını sağ çevirip tekrardan sağ taraftaki saçlarına baktı. Hayretle ellerini çırptı. Sanki bir çocuk gibiydi. Kimse benim de orada olduğumu fark etmemişti ama sessizce kıkırdayınca ikisi de bana doğru döndü.
"Bu herhalde senin için iyi bir şey..." Dedim gülümseyerek. "O yüzden hayırlı olsun amca!"
Amcam gülümsedi. "Teşekkürler canım. Evet, artık yaşlanabildiğimi biliyorum ama bunu sonunda gözlerimle görmek gerçekten harika!"
Hep beraber kahvaltıyı bitirdiğimizde okul çantamı kontrol ediyordum. Amcam Max'i okula hazırlıyor ve tabağını bitirmesi için uğraşıyordu. Jake ise çantasını ya da kitaplarını almamıştı.
"Kitap almayacak mısın?"
Jake bana bakıp, kafasını iki yana salladı. "Hayır, ben..." durdu. Biraz heyecanlı gözüküyordu. "Bugün okula gitmiyorum."
"Öyle mi? Peki ne-" derken bir anda kapı zili, konuşmamı böldü. Jake ise bunu bekler gibi kapıya doğru yürüdü, koşar adımlarla.
Kapıyı açtığında, Scott kocaman vücuduyla kapıya yaslanmış, bize doğru bakıyordu. "Selam millet!"
Jake ile kısa bir şekilde tokalaşma ve sarılma karışımı bir şey yaptılar.
Sonrasında Jake bana bakıyordu. "Iıı Kayla, şey..."
"Ne oldu Jake?" dedim merakla.
"Kayla... Scott ile adayı turlayacağız da. Kurt olarak yani... Bilirsin... Şey... Bugün seni okula diğerleri bıraksa olur mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEKİL DEĞİŞTİRENLER: Mühür
FantasyOnu sevmek, yer çekimi gibiydi. Kendimi bıraktığım anda olacak bir şey. Nefes almak gibiydi. Onu nasıl sevmeyebilirdim? Bu imkansızdı. Ve o an kendimi bıraktım. Bu hissin güzelliğine. Doğallığına. Kalbimi yakışına, bıraktım. Bir saniyeliğine beynimd...