on beş//ölsem unutmam

300 50 57
                                    

    finalden önceki son bölüm... olayların açığa çıktığı kavşak... öyle merak ediyorum ki ne düşündüğünüzü yorumlarınızı bana yazın, olur mu?

  medya,, jonghyun//skeleton flower



Güneş zamanın geçtiğini hatırlatmak ister gibi usulca batmaya başladığında, Albay ve ben geri dönmeye karar vermiştik. Omzundaki yaranın sızladığını ve acı çektiğini fark etmiştim, bu yüzden dönüşte arabayı ben kullandım. Gerçi yolcu koltuğunda oturup Albay'ın yüzünü izlemek, onu hafızamın derinliklerine kazımak benim için daha iyiydi lâkin Albay'ın daha fazla yorulmasına izin veremezdim. Yeterince yorulmuştu.

Dönüş yolunda iken çok fazla konuşmadık. Sessizliğimizin bizi sarmasına izin vermiştik, kalplerimiz bu şekilde anlaşabiliyordu. Albay'ın beni izlediğinin farkındaydım, bazen ona doğru dönüp gülümsüyor yahut dizimdeki ellerini öpüyordum. Onunla sonsuz bir yolculuğa çıkmak ve bir daha hiç dönmemiş olmak için nelerimi vermezdim.

Karargâha döndüğümüzde, ilk olarak Albay'ı revirdeki odasına götürdüm. Oldukça yorulmuştu ve dikişleri onu zorluyordu. Başhemşire ona ağrı kesici verirken ilacın kendisini uyutacağını da söylemişti. Bense o uyuyana kadar onun yanında durmuş, ellerini tutmuş ve önemsiz şeylerden bahsedip durmuştum. Alnındaki saçları okşamış, çenesindeki benden öpmüş ve o uyuduktan sonra çıkmıştım. Gömleğimin cebinde Albay'ın gezideyken bana verdiği petunya duruyordu.

Odaya geçerken avluda tek başına oturan Namjoon'u görmüştüm. Başı önüne düşmüş, ellerini göğsünde bağlamıştı. Düşünüyordu. Tıpkı benim de düşündüğüm gibi. Odaya gitmekten vazgeçip yanına ilerledim. Bankın boş olan ucuna oturduğumda fısıldadı. "Fark ettiniz mi?"

"Fark etmemiş olmayı dilerdim ama fark ettim. Haklıydın."

Hava, içimdeki fırtınaya rağmen dingindi. Namjoon başını kaldırmadan sordu. "Ne yapacağız? Bunu nasıl yok edebiliriz?"

"Bilmiyorum. Bazı şeyler çok farklı ama bazı şeyler tıpatıp aynı. Yine de bildiğim şey şu ki sonu mutlu bitmeyen bir hikâyenin içinde kısılıp kaldık."

"Farklılıklar ve benzerlikler. Bunları ben de fark ettim. Şimdi düşünüyorum da acaba fark etmemiş olmak daha mı iyiydi? İnsan kendi ölümünün zamanını bilirken çıldıracak gibi oluyor."

Titreyen elimi Namjoon'un titreyen omzuna koydum. "Ölmeyeceksin." Bunu söylediğim an fark etmiştim ki ölecekti. Namjoon konuşmanın başından beri ilk defa başını kaldırıp gözlerime baktı. O gözlerde söylediğine kendisi de inanmayan kendimi gördüm. Korku ile titreyen irislerinde korku ile titreyen kendim duruyordu.

"Biliyorsunuz Taehyung-ssi, yazar dışında herkes ölüyor. Albay, yoldaş, bebek... Herkes. Herkesin nasıl öldüğünü hatırlıyor musunuz?"

Başımı salladım. "Biliyorum Joon. 1 Aralık. Karargâha atılan bomba ile herkes ölür. Bir tek çiçeklerin kokusuna kapılıp karargâhtan uzaklaşan yazar hayatta kalacaktır."

Namjoon daha da titremeye başlarken tüm kanımı donduran o cümleyi söyledi. "Bugün 28 Kasım. Sadece iki gün kaldı."

Kanımı donduran bu sessizlik havanın dinginliğini de bozmuş sert rüzgârlar esmeye başlamıştı. Sadece iki gün kalmıştı ve iki gün sonra ne olacağını bilemediğim bir son ile karşılaşacaktım. Petunya'nın biten hikâyesine rağmen kalan yazara yani bana ne olacaktı? Üç gün sonra, bugün dokunduğum her şey bir hiçmişçesine yok olacaktı ama ya sonra? Dengesini bozduğum bu dünyada bana ne olacaktı? Dünyaya ne olacaktı?

Farkındayım şu an yaşanan her şey kulağa çılgınca geliyor. Bir zamanlar yazdığım, ruhumu katarak yazdığım o hikâyenin içinde olmam-sadece benim değil herkesin de bunun içinde olması, aptalca bir şaka olmalıydı. Buldum dediğim her şeyi kaybedecek olmam benim hatamdı ama çok anlamsızdı. Kelimelere anlam yükleyip onları cümlelere döndürürken ve o cümlelerle yarattığım karakterlerin canını yakarken şimdi ise o cümleler benim canımı yakıyordu. Sevdiklerimin canını yakıyordu. Benim yaratmadığım her şeyin canını yakıyordu ve dünyada en çok güvendiğim insan olan menajerim Namjoon, kollarımın arasında depreme tutulmuş gibi titriyordu. Hayatımı ortaya koyarım dediğim adam, Albay Jeon, ölecekti ve bu benim hatamdı.

Duende // TaeKook  ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin