Herkesee selam öncelikle kitap konusunda kendimi yeni yeni kesfetmeye başladığımı söylemek istiyorum. Bi yanlışım bi kusurum varsa affedinn. Umarım severek okursunuz.
Oy ve yorum bırakmayı unutmayın lütfen benim için düşünceleriniz çok önemli 🖤
Aralık ayında olmamıza rağmen hava haddinden fazla ılıktı, üstüme aldığım hırkayı yakalarından usulca çekiştirdim, çıkarmak istiyordum. Parmağımın ucunda dumanı tüten sıcak ekmekleri bir an önce eve götürmeliydim yoksa büyük bir azarı işitecektim. Baş parmağımı baş hizama getirerek onu taklit ettim. Sesimi kalınlaştırdım, kaşlarımı çattım ve devam ettim rolüme.
" Bu ekmekleri sıcak getirmen gerekiyor küçük hanım, soğuyunca bir anlamı kalmıyor,- kalın çerçeveli gözlüklerini burnunun ucune indirir ve bana yalancı bir kızgınlıkla bakardı.-" biliyorsun değil mi "
onun bu haline her zaman gülerdim,çoğu zaman bunu bilerek yaptığını biliyordum. Adımlarımı hızlandırıp birkaç sokak ötedeki evime yöneldim. Küçük tek katlı müstakil bir evdi,şirin ve doğaldı evi çevreleyen bir bahçesi bile vardi. Çiçekler, mandalina ve limon ağaçlarıyla doluydu. En sevdiğim yerdi burası kendimi ait hissettim tek yer olabilirdi. Onu tanımadan önce tabi ve ben henüz bunu bilmiyordum.
Demir kapıyı açtığımdan gıcırtısı huzursuzca kulaklarımı hırkama sürtmeme sebep oldu. Bu sesden nefret ediyordum bi ara yağlamayı unutmamalıydım. Ayakkabılarımı hızla çıkarıp içeriye adımladım. Etrafı kolaçan etmeyi unutmadım dedem ortalıkta gözükmüyordu bunu sevinciyle dudaklarım iki yana kıvrıldı ona yakalanmamak için mutfağa doğru yol almıştım ki beni engelleyen birşey vardı. Gitmeme izin vermiyor, kıpırdayamıyordum bile. Kafamı usulca arkaya beni engelleyen şeye baktım. Sessizce bir küfür savurdum.
"Hay ben senin.. Iııı dede şey..." derin bir oh çektim neyse ki dedem söylediklerimi duymamıştı. Gözlerim hırkamın ucuna ayağıyla basan dedeme gitti. Bu adam beni neden hep yakalıyordu. "Bir yere mi gidiyordun küçük hanım" dedem gözlerindeki eğlenir ifadeyle bana bakıyordu. Bakmayın öyle güler yüzlü olduğuna, kızgın ve sinirli olduğunda yanına asla yaklaşmak dahi istemiyordum tersi pisti resmen.
"Ekmek aldım da dedecim onları mutfağa götürüyordum."
Elimdeki ekmeğe ve ardından saatine baktı. "Onu görüyorumda, sen ekmek almaya gideli 1 saat oluyor güzel kızım, yine oraya gittin değil mi?
Burnum usulca sızladı, gözlerimin kızardığını yanışından hissedebiliyordum. Bu konuyu açması gerekmiydi. Değildi neden yapıyordu bunu. Evet ona gitmiştim, hayatını hiçe saydığı beni geride bıraktığı o lanet olasıca yere gitmiştim. Artık bir yanım ordaydı benim, gitmeden yapamazdım. Artık olmazdı. Kendimi hızlıca toparlayıp hırkamın koluyla gözlerimi nemini sildim. "Dede sen geç masaya ben çayları koyup geliyorum." birşey demesine izin vermedim denilecek birşeyde yoktu zaten.
Sessiz geçen bir kahvaltıdan sonra, hızlıca odama yöneldim, gözlerim komidinin üstündeki küçük saate kaydı
08:45 Geç kalmıştım. Göz devirdim bir türlü tam vaktinde orda olamıyordum.
Dokuz Eylül Üniversitesi mimarlık Fakültesi 3. sınıf iç mimarlık bölümde okuyordum. Hayliyle zor bir bölümdü, sırf bi tasarım ödevi için nerdeyse üç gün boyunca uyumamıştım. Aklıma geldiği anda boynumu usulca kütlettim sanki ağrı hala orda gibiydi.
Elimdeki telefon çalmaya başladığında gardobumdan siyah kot pantolonumu almakla meşguldüm.
Elif arıyordu, çocukluk arkadaşım, aynı mahallede lüks evlerin bulunduğu bir semtte büyümüştük ikimizde. Bir zamanla görkemli sayılabilecek olan evimizin hemen karşısındaki dubleks evde oturuyorları. Ailelerimiz bu şekilde tanışmış komşuluktan yakın arkadaşlığa geçiş yapmışlardı. Fazlaca beklettiğimi fark edip telefonu açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LERZEDAN
ChickLitParmaklarım usulca ensesinin bitimindeki saçlarına gitti. Küçük bir çocuğu teselli eder gibi sevdim. Ayrılmamız düşündüğümden uzun sürdü kafasını hafifçe kaldırdı ama benden uzaklaşmadı, ağlamamıştı ama kendini o kadar sıkmıştı ki, gözleri kıpkırmız...