'14

12.4K 1.2K 720
                                    


iyi okumalar :)
:))
:)))

yorum bekliyorum bu sefer, lütfen.


Jeongguk iki gündür Taehyung ile konuşmuyordu. Küsmüştü işte, konuşmayacaktı.

Taehyung'unun onu bırakıp kilometrelerce uzağa gitmesinin fikri bile tüylerinin diken diken olmasına yetmişti. O kadar alışmıştı ki hyunguna, biliyordu ki eksik tarafını tamamlayan hep o olmuştu.

Jeongguk bu işin Taehyung için ne kadar önemli olduğunun ise gayet farkındaydı. Bencillik yapıyordu belki evet, ama elinde değildi.

Kahvaltısını bitirdikten sonra ayağa kalktı, masayı gelişigüzel toparladı ve içeriye doğru adımladı. Sürekli aklında aynı şeyler dönüp duruyordu, sıkıntıyla kafasını salladı.

Tam o sırada çalan zil Jeongguk'u duraklatmış, geriye dönmesine sebep olmuştu. Saçlarını hafife düzelttikten sonra kapıyı hafifçe araladı, daha sonra saniyeler içerisinde göz bebekleri Taehyung'unkilerle buluştu. Büyük olan giydiği siyah, hafif bol bir pantolon, üstündeki siyah boğazlı kazak, ve paltoyla tam bir ilah gibi gözüküyordu. Jeongguk yutkundu, gözleri siyah dalgalı saçlarda kısa bir süre gezindi, ve tekrar ela göz bebeklerini buldu.

"Jeongguk?" diye mırıldandı Taehyung içeri doğru bir bakış attığında, "Seni kaçırmaya geldim, üzerine bir şeyler giy, burda bekliyorum"

"Nereye?"

"Önce giyin, yani tabi böyle gelmek istiyorsan onu bilemeyeceğim, ama gün sonunda hapise girmemi istediğini düşünmüyorum" Taehyung küçüğün karın kaslarında uzun süre bakışlarını dolaştırdı, ardından geniş omuzlarına bakarak dudaklarını ıslattı, ve bu da küçük olanın kollarını etrafına sarmasına sebep oldu.

"İ-içeri gel" Taehyung'un hemen arkasından geldiğini bildiği için gerilmişti. Sözde konuşmayacaktı. Tanrım, bu mümkün müydü ki?

Odasına girer girmez dolabına yöneldi. Taehyung çok, çok şık giyinmişti. Bu yüzden onun da öyle olması gerekirdi, ona benzemeyi severdi. En sevdiği boğazlı kazağını, siyah ceketini ve pantolonunu aldı. Bu sırada büyük olanın yatağına oturduğunu hissetmişti.  Yan yan bakışlarını Taehyung'a çevirdiğinde yatak başlığına dayanmış, başını hafifçe arkaya atarak kısık gözlerle kendini izlediğini fark etmemiş olmayı dilerdi. Ne de olsa Taehyung, Jeongguk'u delirtmeyi severdi.

Yanında defalarca giyinmiş olduğu gerçeğine rağmen bakışlarını yere dikti,  eşofmanını usulca bacaklarından sıyırdı. Büyüğünün gözlerini bile kırpmadan kendisine baktığını bile bile nasıl rahat olabilirdi ki, tanrım. Yine de, bunun hoşuna gitmediğini asla, ama asla söyleyemezdi.

Yutkundu, pantolonunu bacaklarına geçirdi, daha sonra kazağını giyip pantolonunun içine dikkatlice yerleştirdi. Ceketini eline aldığında hazır olduğuna dair bir şeyler mırıldandı.

"Pekala, gidelim"

Uyuyan annesine kısa bir mesaj gönderdi, daha sonra evden çıktıkları, arabaya bindikleri, ve on beş - yirmi dakikalık yolculuk süresince konuşmadılar.

Taehyung yüzünden bir türlü silemediği ufak gülümsemesiyle arabayı ufak bir gölün kenarında durdurdu. Güneş batmak üzereydi, bu yüzden etraf yavaş yavaş kararmaya başlamıştı.

Tabi Jeongguk'un içinden geçen düşünceleri bilmek bile istemezdiniz. İkisi yalnızdı, bir göl kenarında. Arabanın içinde, ne düşünebilirdi ki?

Küçük olanın fazlasıyla edepsiz düşüncelerini bölen Taehyung'un arabadan inip kendisini takip etmesini söylemesiydi. Jeongguk hemen büyüğünün sözünü dinledi, aşağı inip paytak adımlarla arkasından ilerlemeye başladı. Önce su sesini doldurdu kulağını. Ağaçların yansımalarıyla kaplanan göle baktı Jeongguk, derin bir nefes verdi.

apocalypse •taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin