4

86 6 0
                                    

Jin mi? Bu da mı beni tanıyor? Ben tanımıyorum? Ta*ak zamanı!

(Soo Woo)- Jin? Tanımıyorum. Kim oluyorsunuz?
(Jin)- Nasıl tanımazsın? Çocukluğumuz beraber geçti.

Şaka mı yapıyor? Ben nasıl hatırlamıyorum a*ına koyayım!

Salak gibi Jin'in suratına bakarken, Taehyung girdi sahalara.

(Taehyung)- Jin! Ne yapıyorsun?!

Diyerek seslendi Jin'e. Jin'i de mi tanıyorsun lan?!

Jin, Taehyung'u görür görmez poşetleri koyup gitti yanına. Ben ise gözlerimi devirip poşetlerimi aldım ve altına sıçmış kertenkele gibi paytak paytak geldim eve.

*Taehyung'dan*

(Taehyung)- Jin, ne zaman geldin?
(Jin)- Kısa süreliğine geldim. Gideceğim yakında. Soo Woo? Nasıl beni hatırlamıyor?
(Taehyung)- Kaza...
(Jin)- Anladım, sonra konuşuruz.

Jin adeta kaçar gibi gitti yanımdan, ben ise el sallayıp arkamı döndüğümde Soo Woo yoktu. O kadar poşeti tek başına taşımıştı. Hızlıca apatmana geldim ve Soo Woo'yu apartman merdiveninin başında oturmuş ve nefes nefese buldum.

*Soo Woo'dan*

O kadar yol geldim ki elimde bir sürü poşetle... Ve o kadar yorulmuştum ki resmen nefes alamıyordum kalbim sıkışıyordu. Elimdeki poşetleri koyup oturdum merdivenin başına. Kısa bir süre sonra Taehyung geldi apartmana. Göz göze geldiğimiz anda kaçırdı gözlerini. Göz devirip kalktım ve poşetleri aldım.

(Taehyung)- Dur, ben yardım edeyim!

Arkamı döndüğümde Taehyung, poşetlerin bir kaçını benden alacak gibi uzattı elini. Ayrıca aşırı masum bakıyordu. Arkamı saniyeliğine dönüp gülümsedim ve soğuk bir suratla geri döndüm Taehyung'a.

(Soo Woo)- İstemez. Buraya kadar ben getirdim, devamını da ben hallederim.
(Taehyung)- Soo Woo, hiçbir şey bilmiyorsun. Böyle davranma.
(Soo Woo)- Bilmeme gerek olduğunu düşünmüyorum Taehyung. Benden kaçmaya, yüzüme bakmamaya devam et. Çık aklımdan, rüyalarımdan. Çık!

Dediklerim bir insan için fazlasıyla ağırdı. Ama öyle çıkıverdi ağzımdan. Yüzüne baktım, dolan gözlerine baktım. İstemsizce doldu gözlerim, istemsizce üzüldüm, istemsizce lanet ettim sözlerime. Özür dilerim Taehyung...

Kısa bir bakışmanın ardından poşetlerimi alıp girdim eve. Poşetleri mutfağa bırakıp koltuğa fırlattım ölmüş bedenimi. Çürümeyi bekledim, çıkmadı aklımdan sözlerim. Ya onun? Onun aklından çıkacak mıydı? Ya da unutmuş muydu çoktan?

Televizyonu açtım haberlerde gezindim. Magazin kanalları, yarışma programları, yemek programları akla gelebilecek her şeyi yaptım. Ama yapamadım. Sürekli canlandı o sahne gözlerimde. Delirmiş gibi vurdum kafama. Ağlayarak kalktım ve gittim o önüde yine ağlayarak bayıldığım kapıya.

(Soo Woo)- Taehyung-ah! Aç kapıyı!

Küçük tıkırtılar sonucu önce kilidi, sonra kapıyı açtı. Onu 144p görmeme neden olan gözlerimi silip, gözlerine kenetledim.

(Taehyung)- Soo Woo! Ağlama. Ne oldu?
(Soo Woo)- Taehyung.. Ben.. Ben özür dilerim. Öyle demek istemezdim. Ansızın çıktılar ağzımdan. Belki de yor-
(Taehyung)- Bu benden ilk ve son özür dileyişin olsun. Bir daha asla.. Asla benden yaptığın şeyler için özür dilemeyeceksin. Ve bende sana asla kızmayacağım. O sözleri söylemene sebep olduğum için özür dilerim Soo Woo...

Dedi ve kapandı yine o kapı suratıma. İlk anda olduğu gibi. Yine suratıma kapandı o kapı. Salak gibi şiddetlenen ağlamam cinnete sebep oldu ve içimde biriken öfke dışarı yansımaya başladı. Tekmeledim kapısını, yumruk attım. Yine aynılarını yaptım. Ama bu sefer bir şey değişti. Kapısına çaresizce başımı yasladığımda açtı kapıyı. Kafam ise refleks olarak omuzlarına gitti. Kısa süre de omuzlarında ağladım.

(Soo Woo)- Hayatımın geri kalanı boyunca ağlamayacağım Taehyung. Sayende kotayı doldurdum.

Yüzündeki gülümseme sanki ışık gibiydi. Güneşten daha parlaktı. Gösterebilirim ama kanıtlayamam.

Evime geçtim ve rahat bir nefes aldım. Rahatça uyuyabilirdim artık. Taehyung, artık gerçekten karşı komşumsun.

Dream☂ /KTH ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin