DC

46 11 12
                                    

Evet yanlış duymadınız. Ben Esin Kalkan az önce Rüzgar Sarıncak'a aşkım dedim. Herkes bana dönmüş çıt çıkmıyor. Benim konuşmam lazım ama ne diyeceğim? Şimdi aklımdan bir yalan uydurmalıyım. Rüzgar dik dik bakıyor, Can gülmemek için kendini zor tutuyor, Su, onu okuyamıyorum. Belli içinde sinir var ve tek kelime edersem üzerime atlayacak. Haklı tabi. Az önce sevgilisine aşkım dedim. Ben olsam ben çoktan üzerime atlardım.
"Evet,"
Su sessizliğe dayanamayarak, sinirli bir şekilde konuştu.
Şimdi kafamdan uydurmaya başladım. Evet, hayır hayır olmaz. Hımm! Hayır bu da işe yaramaz. Başka başka off! Hah! Buldum tabi ki. . .
"Ya sevgilim aklıma geldi. Ona mesaj atmayı unutmuşum. Bana mesaj atmıştı cevap vermedim."
"Peki,"
Can onayladı ve Su ile Rüzgar'a döndü.
"Anladım,"
Bu defa herkes Rüzgar'a döndü. Öylece baktı. En sonunda konuştu.
"Kim peki bu?"
"Bu derken?"
"Yani bu şahıs kim? Bana sevgilin olmadığını söylemiştin,"
Al Esin yedin boku işte!
"Sen bana. . . Yani sen. . . Sevgilin var mı diye sordun. Başka ülkede başka şehirde sevgilin var mı diye sormadınki,"
Oh be!
"Kim peki? Yani adı ne?"
"Sanane Rüzgar! Milletin özeline karışma,"
Su araya atladı.
"Yani kanka, demek paylaşmak istemiyor ki susmuş,"
"Tamam ya, sanki ne dedik!"
"Hii Esin sen başka ülkeden sevgili mi yaptın?"
Allah aşkına sus Can sus! Tövbe yarabbi!
"Can kardeşim, kankam Esin Verona'dan geldi,"
"Vay bee!"
Neden bilmem tepkisine güldüm.
"Esin şimdi senin sevgilin mi var?"
Ay Can anla sende bir şeyden.
"Evet Can,"
"Off! Kaçırdık güzelim kızı,"
Beraberce güldük. Sonra Rüzgar şişe getirmeye gitti. Geldiğinde masanın etrafında oturmuştuk. Gelip Su'nun yanına yerleşti. Şişeyi çevirdiklerinde Can ve Rüzgar çıktı.
"D mi C mi?"
"Kanka ben korkak değilim tabiki C"
"Emin misin?"
"Evet,"
Rüzgar etrafına öylece baktı.

Çocuğu gözetleme

Ne gözetlemesi iç ses ya!

Neden her hareketine bakıyorsun?

Sanane iç ses sanane

Kız şu ince bele mi kaptıracaksın güzelim çocuğu?

O zaten kapılmış sulara

O zaman çıkar onu o sulardan!

Sanane iç ses o benim denizimde yüzmek istemez.

Sen iste bak nasıl yüzer o denizlerde

Sus be iç ses bi sus!

"Saçını boyayalım o zaman,"
"Kanka olmaz, hayır, asla bu saça dokunamazsın, isteme bunu benden!"
"Geç oldu,"
"Yok ya hayır!"
"Ben gidip şu saç boyasını getireyim,"
"Yok ya hayır, Su bir şey şöyle sevgiline!"
"Can o zaman cesaretlik demeyeceksin bir daha!"
"Off!"
Rüzgar saç boyasını getirdi. Getirirken arada bir etrafa sıkıyordu.
"Evet,"
Bir kez daha sıktı.
"Abi bari önünü tek boya,"
"Olmaz ama yeşil sana çok yakışacak!"
"Ya olmaz!"
"Olur,"
Boyayı dikkatli bir şekilde tüm saçına sıktı. Su bana hâlâ bakıyordu.
Ne bakıyorsun kızım? Der gibi baktım. Kafasını çevirmek yerine gözlerini büyüttü. Ben kafamı çevirmedim ve ellerimi masanın üstüne koydum. En sonunda gözlerini ayırdı. Ve kazanan Esin.

Bu ne kızım sanki maçın kazananını söyler gibi.

Haklısın iç ses!

Bıktım bu iç sesten.

Siz bıkar mıydınız?
Şişe tekrar çevrildi ve ben ile Can çıktık. Bu çocuk neden şansız. Soru kısmı bana denk gelmiş.

"D mi C-"
"Direkt Doğruluk uzatmayalım,"
"Peki. . . Bu hayatta yaptığın en rezilce şey ne?"
"Hımm. . . Bir düşüneyim,"
"O kadar çok var demek ki,"
Biz güldük ama o sürat astı.
"Şey, lise döneminde bir kız bana aşık olmuştu. Yemek arasında yanıma oturdu. Ben, benden iğrensin diye kaşarlı tosta elimi sokup çıkarıp yalamıştım  ve tostu ona uzatmıştım,"
"Iyy Can,"
"İğrençsin,"
"Abi Allah belanı vermesin ne diyeyim ben sana?"
"O tek değil bir de bunu hoşlandığım kız da görmüştü,"
"Ne diyelim Can sana. Çevirin şu şişeyi fazlasını duymak istemiyorum,"
"Tamam,"
Su şişeyi çevirdi ve O ile Rüzgar çıktı.
"D mi C mi?"
"Cesaretlik,"
"Can'a tokat at!"
"Zevkle,"
"Yok lan çıkın gidin! Deneme tahtasına çevirdiniz beni Valla giderim!"
"Tamam, tamam o zaman beni öp,"
Yanağını yaklaştırdı. Rüzgar ona doğru yaklaşırken gözlerimi hafif aralıkla kapattım. Öptüğünde tam kapattım. Sonra tekrar gözlerimi açtım. Şişeyi çoktan çevirmişlerdi.
Ben ve Su çıktık. Soru kısmı ondaydı. Şişeye baktı ve yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirdi.
"D mi C mi?"

Şimdi iç ses D dersem büyük bir ihtimalle sevdiğim kişiyi soracak ve ben yalan söyleyeceğim. C dersem kesinlikle da sapan şeyler söyleyecek. Ne diyeyim?

Az önce bana kızıyordun ama!

Üff! Sana soru soranda kabahat.

"Cesaretlik," diye çıkıverdi ağzımdan.
"Okey,"
Gözüm Can'a kaydı. Marul kafaya dönmüş. Gülmemek için kendimi tutmaya çalışsam bile işe yaramıyor. Birden kahkaha patlattım. Rüzgar ve Su da güldü. Can bize öyle bakıyor ama belli ki hâlâ ona güldüğümüzü anlamamış.
"Neye gülüyorsunuz?"
Şimdi biz neye gülelim? Can'ın saflığına mı? Saçlarına mı? Gülmekten karnım ağrıyacak gibi olduğunda ağzımı kapattım. Can bize hâlâ ne olduğunu anlamamış gibi bakıyor. Bu beni daha çok güldürdü. Kendimi tuttum ve gülmeyi bıraktım. Can anlamış ki elini yumruk şekline sokup masaya vurdu. Herkes sustu.
"Neye gülüyorsunuz?"
"Can biz çocuk gibi DC oynamamıza gülüyoruz,"
"Kanka vallahi giderim?"
"Tamam tamam, kızlar siz de gülmeyi kesin!"
Önce sen sus der gibi baktım. Kafasını çevirdi. Herkes sustu ve Su çevirdi. Bir dakika sıra ben ve Su'daydı. Ne oldu da çevirdiler. Acaba söylesem mi? Ne diye söyleyeyim? Boş versene söylemek yok.
"Ben ve Sen çıktık!"
Su ve Ben çıkmışız tekrar. Ama tek fark :
Ben ona soruyorum!
"D mi C mi?"
"Hımm. . . C,"
Düştün elime!
"O zaman kafanda 4 yumurta kırarız,"
Gülmeyecektim. Ama çocuk gibi DC oynuyoruz ve şimdi kafasında yumurta kıracağım. Tek başıma kırmaya niyetim yok. Rüzgar'ın eline bir tane, Can'ın eline bir tane, ve kendime iki tane. Yumurtaları Rüzgar getirmeye gitti. Ben peşinden gittim. Büyük yumurtalar seçmeliyim. Ama gittiğimde Rüzgar eline en küçük yumurtalardan alıyordu.  Elindeki tüm yumurtaları ben gelince bıraktı.
"Soruyu soran bensem yumurtaları ben seçerim,"
Elime büyük olan dört yumurta aldım.
"Ne yapıyorsun?"
"Yumurtaları ben seçerim,"
"Off!"
Yumurtaları tekrar dolaba bıraktı ve gitti. Yumurtaları alıp bahçeye çıktım. Koray geldi. Kendimi göstermemek için çalılıklardan birinin arkasına geçtim. Az sonra çıktığımda kimse yoktu. Yanlarına gittim. Rüzgar sevgilisiyle ele ele tutuşmuş, gülüşürken Can telefonla oynuyor. Geldiğimde elindeki telefonu bıraktı.
"Su Hanım sizi şöyle alalım!"
Eğlenceli olacaktı.
"Bana yumurta vermeyin,"
Rüzgar uzattığım yumurtayı almadı. Can'a uzattım ve kendime de üç tane bıraktım. Oh kafanı kıracağım!
Geçtiği yer bizden uzak değil. İlkini fırlatmak yerine kafasına yapıştırdım. Başını tuttu ve elini silkeledi. İkincisini kafasına vurdum. Bu defa tutmadı. Sonuncusunu atmak amaçlı elimi havaya kaldırdığımda Can beni durdurdu.
"Dur!"
"Sebep?"
"Sonuç!"
"Espri mi yaptın şimdi?"
"Şaka yaptım gel bunu beraber fırlatalım,"
Beraber fırlattığımız da bir tanesi (galiba benim ki) değmedi. Can tam da alnının çatından vurdu. Oh be! İçimin  yağları eridi. Su ve Rüzgar, Su'nun yüzünü yıkamaya gitti.
Can ile yalnız kaldık.
"Esin senin sevgilin gerçekten var mı?"
"O nereden çıktı, var dedim ya!"
"Yanlış anlama ama hiç inandırıcı değilsin,"
Boynumu tuttum.
"Gerçekten mi?"
"Evet, hem Rüzgar nasıl inandı bilmiyorum. O çok şey. . ."
"Aradığın kelime saf,"
"Evet o çok saf ama o aynı zamanda akıllı,"
"Bu iki özellik bir arada fazla bulunmaz,"
"Onu çocukluğundan beri tanıyorum ve o gördüğüm en iyi kalpli insan,"
"Belki öyledir,"
"Gerçekten saf olması onu değiştirmiyor,"
"Sen de en az onun kadar safsın,"
"Gerçekten mi?"
"Evet,"
"Peki Su?"
"Anlamadım,"
"Onun hakkında ne düşünüyorsun?"
"Bizim gibi insan işte,"
"Hayır öyle değil. Bana ve Rüzgar'a saf dedin. Peki Su nasıl biri?"
"Onu tanımıyorum,"
"Beni de tanımıyorsun ama saf diyebildin. O zaman onun hakkında düşüncelerini söyle!"
"Can ben onun hakkınd-"
"Nefret mi?"
"Hayır!"
"Sen onu sevmiyorsun ve bir psikoloğu kandıramazsın,"
"Sen psikolog musun?"
"Evet, insanlardan anlarım ve senden de! Onu sevmiyorsun değil mi?"
"E-evet sevmiyorum,"
"Neden?"
"Gözüm tutmadı,"
"Esin!"
"Tamam,"
"Ne, söyle bakalım!"
"Ben Rüzgar'a aşığım,"
"Şaka,"
"Hayır,"
"Esin sen delirdin mi?"
"Hayır, yani yaptığım şey kötü değil ki. Hem sevgilisi olduğunu önceden söyleyebilirdi. Değil mi?"
"Rüzgar bilmiyor değil mi?"
"Evet,"
"Peki söyleyecek misin?"
"Asla! Can bunu sakın ona söyleme!"
"Er ya da geç haberi olacak,"
"Ama sonra olacak! Bırak hiçbir şey bilmesin,"
Başını salladı.
Ama çok geç. Biri az önce bunu öğrendi ve arkamızda durmuş. Herkes şok içerisinde. Kimse yerinden kımıldamıyor.
"S-sen. . . Duydun mu?"
"Evet!"

KÜREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin