MEVZU BENİM

44 21 7
                                    

Belki şu an içeri girmese daha mutlu olacaktım. Gelip oturmasaydı ve bana öyle bakmasaydı. Ağzını burnunu kırmak istiyorum. Ki bence bunu sadece ben istemiyorum. Rüzgar elini yumruk yapmış bekliyor. Sanki Koray tek kelime etse üstüne atlayacak an bu defa engellemeliyim. Tekrar hastanelik olmalarını istemiyorum. Zin konuşmaya başladı.
"Ağ-"
"Kim getirdi sizi?"
"K-koray ağabey,"
Resmen ağzı titriyordu.
"Ona söyle getirdiğini getirmiş, teslim etmiş. Yani bir işi yok. Gidebilir!"
Sakin durmaya çalıştığı belliydi.
"Ah! Sorun değil. İstenmiyor muyum?"
"Evet!"
Biraz sert çıkmıştım.
"Sen benim ağabeyimi kovamazsın!"
Eleysa sanki hakaret etmişim gibi bakıyordu bana.
"Eleysa bu büyükler arasında bir mesele."
Rüzgar elini daha da sıktı.
"Hayır ağabey değil! Koray senin kardeşin yan-"
"O benim üvey kardeşim!"
"Değil!"
Zin bağıra bağıra konuşuyordu. Şu an konuşmayan ben ve Koray'dı. Herkes bize döndü. Utancımdan yerin dibine girmiştim. Resmen kavga ediyorlardı. Koray için. Bir salak için kavga ediyorlardı. Delirmek üzereyim.
"Rüzgar lütfen gidelim," neredeyse fısıldayarak konuştum. Rüzgar bana döndü. Sanki kavga olmayacağını söyler gibi baktı. Başımı salladım.
"Koray ağabey bizi getirdi!"
"Sen sevdiceğin ile konuşurken!"
Zin ve Eleysa benden nefret ediyordu resmen. Onlara o kadar ısınmışken beni böyle dışlamaları çok korkunçtu.
"Zin, Eleysa lütfen susun!"
Rüzgar gerçekten sinirlenmişti. Artık damarlarını görebiliyordum. Herkes nefesini tutmuştu. Gözlerinden bile siniri anlaşılıyordu. Sandalyemi geri çektim.Koray bana gülerek baktı.
"Ne gülüyorsun?"
"Ben tuvalete gidiyorum,"
Rüzgar ayağa kalktı. Peşinden gitmek aklıma geldi ama erkekler tuvaletine girecek değildim. Zin ve Eleysa ayağa kalktı. "Menü almaya gidiyoruz," Koray'a açıklama yaparak gittiler.
"Cevap ver neye gülüyorsun?"
"İşte sen de gördün. Her ne kadar anlamak istemesende."
"Neyi?"
"Sinir. Rüzgar'ın sinirini. Fark etmedim deme. Sen bile korktun. O korkutucu bir insan. Sen de artık biliyorsun ve inkar edemezsin."
"Evet haklısın sinirli ama atlattığın bir şey var. O, o senin gibi aptal değil. O bir insan ve her gördüğü kıza asılmıyor. Daha tanışalı bir yıl bile olmadan ve karşısındakinin onu sevmediğini bildiği halde çıkma teklifi etmiyor!"
"Sen hâlâ orada mısın?"
"Evet oradayım konum atmamı ister misin?"
"Espri yapamıyorsun,"
"Kes sesini!"
"Ne oluyor burada?"
Zin ve Eleysa geldi.
"Ben kalkıyordum Koray'a görüşürüz diyecektim. Görüşürüz Koray!"
El salladım ve kalktım. "Esin bekle!"
"Rüzgar?"
"Şey ben de gelecektim. Onun için bekle dedim."
"Anladım. Gidelim mi?"
"Hadi."
Beraber arabaya bindik. Az ilerledikten sonra müzik açtım. Love me and kiss me güzel bir şarkı. Annem hep dinler. Annem demişken son zamanlarda bana hiç mesaj atmadılar. "Bir şey soracağım."
"Sor,"
"Sinan Elitürk senin baban değil mi?"
"Değil,"
"Meltem Elitürk annen mi?"
"Değil,"
"Yani onlarla tek bağın annen,"
"Evet,"
"Peki onlardan memnun musun?"
"Sana bir sır vereceğim."
"E-evet,"
"Elimde olsa onların yanında durmam. Ama onlar anneme, Zin'e ve Eleysa'ya dua etsinler. Yoksa dakikalarımı asla orada harcamam."
"Peki gidebileceğin bir yer var mı?"
"Yok,"
"Nerede kalacaksın o zaman?"
"Sevgilin var mı?"
"Anlamadım,"
"Sevgilin var mı?"
"Daha önce vardı,"
"Yani yok,"
"Evet,"
"Zaten Koray'ı geri çevirmişsin,"
"Evet,"
"Bir hafta boyunca dalga geçerim. Hatta instagram'a bile paylaşacağım."
"Neden? Yani reddedilmek kötü ama neden dalga geçiyorsun?"
"Koray için reddedilmek iflas etmekten daha kötü. Şimdiye kadar bir kere bile reddedilmedi."
Güldük.
"Gerçekten hiç reddedilmedi mi?"
"Evet. Herkes salak gibi sevgili oluyor onunla. Sonra neden Türkiye gelişmiyor."
Tekrar güldük.
Nereye gittiğimiz hakkında hiçbir fikrim yok.
"Nereye gidiyoruz?"
"Çatalca'ya"
"Anladım," ne dediğin hakkında hiçbir fikrim yok.
Çaktırmadan internette arattım. Telefonu kapattım.
"Erken gideriz bir elli dakikaya oradayız."
"Ah! Benim Serina'yı aramam gerek!"
Telefonu açtım. Az sonra açtı. İyi ki numarasını almışım.
"Alo!"
"Serina ben bu gün biraz geç gelebilirim haber vermek için aradım."
"Tamam. Kim yanında?"
"Rüzgar,"
"Anladım,"
"Bay,"
"Bay,"
Görüşme çok kısaydı.
"
"Serina kim?"
"Ev arkadaşım,"
"Ev arkadaşın mı var?"
"Evet,"
"Tanıyor musun?"
"Sayılır,"
"Peki."
Araba sürmeye devam etti. Cam kenarına baktığımda Koray'ın söyledikleri aklıma geldi. Mal işte. Hayır ona inanamam. Kafamdan atmaya çalışırken mesaj geldi.

*dört yeni bildiriminiz var

Koray : Hâlâ inanmıyor musun?
Koray : O bir sinir hastası!
Koray : Sen inanmak istemesende.
Koray : Şimdi inanmıyor olabilirsin ama onu tanısaydın ona yaklaşamazdın.

Yemin ederim ki bu çocuk elimde kalacak.

Esin : Koray onu kendine benzetmeye çalışma!

Tamam üvey kardeş olabilirler, biribirilerinden nefret edebilirler ama iftira atacak kadar olamaz. Koray gerçekten bir hasta.

"Geldik."
Rüzgar'in sesiyle irkildim. Arabadan çıktım.
"Güzelmiş,"
Sanki az önce yağmur yağmış gibi. Çamurlu yer ve kirlenen ayakkabılar. En nefret ettiğim ikili. Toprağın kokusu çok güzeldi. Kendimi bildim bileli yağmurun altında şemsiyeyle gezmemişimdir. Şimdi yağmıyordu ama yağacak gibiydi. Rüzgar elimden tuttu. RÜZGAR ELİMDEN TUTTU!
Elimi geri çekmek yerine peşinden gittim. Galiba yeni yapılmış bir otledi çünkü reklam çekimi yapıyorlardı. Adamın becerdiği söylenemez. Giderken biri seslendi.
"Rüzgar Bey,"
Az önce reklam çekiminde arabanın önünde duran otel sahibiydi.
"Evet,"
"Reklam çekimi yapıyoruz. Ama amatör oyuncumuz var yani sizin reklam çekimi yapmanız çok hoş olur,"
Rüzgar başını sallamadı ve sadece bana baktı. Başımı salladım.
"Hanımefendi de oynayacak!"
"Anlamadım,"
"Esin sen de oyna."
"Ben mi?"
"Evet,"
"Ama ben bilmem ki,"
"Boş versene sanki ben oyuncuyum."
"Tamam,"
"Efendim arabayı değiştirmemizi ister misiniz?"
"Hayır hayır, araba iyi."
"Tamam ben ayarlama yaparken siz oturun,"
Girişte duran çardağı gösterdi. Oturduk ve kahve getirdiler.
İçtik pardon içtim çünkü Rüzgar elini bile sürmedi. Telefonda mesajlaşıyordu. Kiminle?
Sanane Esin ya sana mı batıyor? Seni ilgilendirmez. Telefonu kapattığı sırada otel sahibi geldi.
"Hazır efendim,"
"Efendim deme ya bana. Şey de Rüzgar hem bak ne kadar kısa!"
"Tamam Rüzgar,"
"Esin hadi!"
"Tamam,"
Ayağa kalktık ve arabaya girdik. Otel çalışanlarından biri arabanın önünde durdu. Biz arabadan inerken bize kapıyı açtılar. Ve bomba. Rüzgar elimden tutmuştu. Tamam itiraf ediyorum. Çok yakışıklı. Haklıyım. Evet kesinlikle.
"Kestik!"
Kameramanın sesiyle kendime geldim.
"Baştan. Oğlum sende sağ kapıyı açacaksın karıştırma."
"Tamam,"
Tekrar arabanın içine girdik. Çıkarken tekrar elimi tuttu. Yavaşça yürüdük. Üzerimde bol bir kazak ve dar bir tayt vardı. Rüzgar bir sweatshirt ve siyah bir pantolon giymişti. Hiç göz alıcı değildik en azından ben. O çok cool.
İlerledik ve otelin kapısına ilerledik. İçeri gireceğimiz sırada kameraman tekrar konuştu.
"Bitmiştir, kestik!"
"Rüzgar çok teşekkürler,"
"Zevkti,"
"Otele geçebilirsiniz,"
"Görüşmek üzere,"
Görüşürüz."
Kocaman harflerle Beam light hotel yazıyordu.
Rüzgar elimi bıraktı ama elinin sıcaklığı hala elimdeydi. İki oda ayarlamıştı. Yanımda ne bavul ne de elbise vardı. Rüzgar anlamış ki konuştu. "Merak etme elbise alırız," dedi.
"Teşekkürler."
"Aç mısın?"
"Hayır hayır değilim."
"Ağabeyyyyyy!"
Zin.
Eleysa.
Koray.
Hepsi gelmişti. Koray eğildi.
"Ben oda ayarlayacağım siz ağabeyinizin yanında bekleyin."
"Tamam,"
Yanımıza geldiler. Rüzgar donmuştu. Sanki buz tutmuştu. "Sizin burada ne işiniz var?"
"Ağabey bu gün beraber gelecektik ama senin burada olduğunu bilmiyorduk."
Koray geldi. "Kızlar size oda yokmuş,"
"Nasıl yani?"
"Siz Esin ablanız ile beraber kalın isterseniz."
Zin Eleysa'nın kolunu mıncırttı.
"Evet!"
Eleysa bağırarak cevapladı.
"Benim için iyi olur,"
Sorun çıksın istemiyordum. Rüzgar'dan anahtarı aldım. Eleysa ve Zin'in ellerinden tutup götürdüm. Evet şimdi elbiselerini yerleştiriyorlar. Biz beraber kalacaktık.
Rüzgar'a mesaj atmak istedim. Benimle mesajlaşmış olduğu numarayı kaydettim ve mesaj yazdım.

Esin : Lütfen Koray ile kavga etme. Seni sinirlendirmeye çalışıyor. Hem bence seni kıskanıyor.

Bence haklıyım. O Rüzgar'i kıskanıyor ve onun benimle olmasını yediremiyor. Ama eskiden de birbirilerinden nefret ediyorlardı. Yani bu sık o kadar mantıklı değil. Bunları düşünürken Zin ve Eleysa bana döndü.
Öylece baktılar.
"Ne?"
"Ne bakıyorsunuz öyle?"

KÜREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin