1.Bölüm:''Yok Olduğun Yerden Dirilirsin.''

4.3K 225 99
                                    

Diğer hikayelerimde de olduğu gibi bunda da geleneğimizi bozmayıp ilk yorum atan güzelliğe ilk bölümü ithaf ediyorum.

Şimdiden hatam varsa affola canlar.
Lütfen buraya başlama tarihinizi ve 👑 emojimizi bırakın.

Küçük düzenlemeler yaptım, beğenmeyi unutan canlar gökyüzünüzdeki milyonlarca yıldızdan birini bizimle paylaşın. <3

Şarkıyla okuyunuz!

Keyifli Okumalar!!

Yok olduğu yerden dirilmeye gücü olmayan güzel insanlara...

· 1.Bölüm: Yok olduğun yerden dirilirsin.

Günümüz

Fragmanı bile izlenmeyen güzel günleri hayal etmek, karanlık bir zindanın içine günde birkaç saat düşen cılız güneş ışığına bütün umudunu, özgürlüğünü bağlayan esirin unuttuğu hayat kadar acıdır.

Ankara'nın aralık ayına rağmen iç yakan ayazı, memleketin dört bir yanını sararken insanlar yeni yılı sıcacık evlerinde geçirmek yerine sokaklara dökülmüştü. Genç adam, boşta kalan elini paltosunun cebine sokup daha hızlı yürümeye başladı.

Kendisi bu kadar mutsuzken etrafında yalandan sevgi gösterisi yapan insanlara daha fazla tahammül edemeyeceğini düşündü. Yanından geçtiği dükkanların yeni yıl konseptleri sinirleriyle oynarken cebinden çıkardığı sigarasına elini siper edip yaktı. Çektiği derin, zehirli nefes ciğerlerini katlederken bundan canice haz aldı.

Kendine acı çektirmeyi sever olmuştu, ondan sonra.

Sonunda bol ışıklı ve insanlarla dolu sokağın sonuna geldiğinde sağa dönüp uzun yokuşu koşar adım çıktı. Gece yarısı olmadan ona kavuşmak, yanında olmak istiyordu. Genç adamın sisli zihnine dolan anılar, gözlerini doldurmaya yetti. 'Ben hiç yeni yıla ailemle yağan karı izleyerek girmedim.' Demişti. Şimdi bütün karlar üzerine yağıyordu fakat yine yalnızdı.

Genç adamın hiçbir zaman eğilmeyen başı, onsuzluğu kaldıramayıp bükülmüştü işte.

Varmak istediği yere gelince durakladı.

Ankara, Karşıyaka Mezarlığı

Dudaklarının arasında salınan sigarasından bir nefes daha çekip yere attı. O, hiçbir zaman sigara içmesini istemezdi. Babasını aldığı gibi onu da kendinden koparacağını sanırdı. Fakat onları ayıran adamın değil kadının gidişi olmuştu.

Genç adam bitmemiş sigarayı çamurlanmış ayakkabısının ucuyla ezdi. Ezberlediği yolda ilerlerken, bakışları elindeki kasımpatı buketine takıldı. Ne çok severdi çiçekleri. Her gün onlarla konuşur, okşardı minik yapraklarını. Genç adam, sıkışan göğsüne elini bastırdı. Onu, düşündükçe aldığı nefes ciğerlerine batıyor, ruhunu hiçbir yere ait kılamıyordu. İnsan diri diri toprağa gömülürmüş her şeyini kaybedince. Şimdi daha iyi anlıyordu.

Ayaklarının altında can veren kar taneleri, ona ulaşmak istediği yere kadar eşlik etti. Kahve hareleri, karlara rağmen açan çiçeklerle örtülü mezarla buluştu. Buraya her geldiğinde ona dokunurken tereddüt ediyor. Kirli ellerini ona daha fazla bulaştırmak istemiyordu.

Ona dokunmaya, sevmeye hakkı olmadığını düşünüyordu. Varlığında kırdığı her zerresini onarmaya ihtiyacı vardı. Toprağın altında da olsa, nefesi kesilmiş olsa dahi bırakamıyordu onu fakat... Sevdiği kadını kendi elleriyle öldürmesinin bir açıklaması yoktu.

SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin