1. BÖLÜM: Yağmur Damlasının Tene Yaydığı Zehir

1.6K 43 36
                                    

Merhabalar! Ruhun Kanatları serüvenine hoş geldiniz :) Yeri geldiğinde şaşıracak, yeri geldiğinde ağlatacak hatta gülmekten gözlerinizden yaşlar bile akatacak bu kitaba oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim^^ Her seferinde dediğim gibi yorum okumaya bayılıyorum!

Teşekkür ederim. 🤍

•ツ•

Ben Mila. İki hece. Tek nefeste. Kendi içinde yaşayan, hayal dünyasının dışına çıkmayan bir kızım. Kendimde tanıtılacak pek bir özellik olduğunu düşünmedim hiç. Sadece ismim, yeterdi değil mi? Beni hatırlamak isteyen, nasıl biri olduğumu merak eden bir insanı yeryüzünde hiç görmemiştim, göremem de. Sonuçta ben bile nasıl biri olduğumu merak etmezken, başka birisi bana "ne seversin, neler yapmak istersin?" tarzında bir soru yöneltirse ne yapacaktım ki, cevabını ben bile daha bilmiyordum. Bu kendi kurallarıma aykırı olurdu.

Kendi benliğime aykırı olurdu.

Yine sıradan bir hayata gözlerimi açmış, ayılmayı bekliyordum ta ki Deniz arayana dek. Her ne kadar sabahları konuşma konusunda huysuz olduğumu bilse de ısrarla arardı beni. Ama ben de hep açardım işte. Hayatımdaki tek insanı da elimin tersiyle kendimden uzaklaştıramazdım, bunu yapamazdım, daha fazla sevdiklerimi kaybetmeye göze alamazdım, her ne kadar sevdiklerim beni kaybetmeye göze almış olsa bile. İçimde asla dinmeyen bir saflık vardı benim. Ne yaparsam yapayım bazen beni öyle bir ele geçiriyordu ki, kör ediyordu gözlerimi. Perde indiriyordu ve asla açmıyordu önümü, belki de çocukken beni koruyan şey buydu. Saf olmak zorundaydım, bir şeyleri anlamak için bilmezmiş gibi davranmalıydım.

Hayatımı, başka ellerin içinde oynatılırken seyirci kalamazdım, kalmayacaktım.

Yaşantılarımın beni buraya kadar getirmesine şaşırmıyordum aslında, her insanın yapacağı şeyleri yapmıştım ben de. Fakat garip geliyordu işte. Küçükken çoğu insanın küçüklüğü dolu dolu ve mutlu geçmiş, kurabiye kokusu alıp annesinin yanına mutfağa inen, babasıyla birlikte kirlenen araba dışında her yeri ıslatan, bir çok insan olmuştur belki. Ama ben istemedim, isteyemezdim. Eğer böyle bir şey istesem, bencillik etmiş olurdum. Küçüklüğümde öyle bir ortamda büyümedim, aile ortamı nedir onu bile bilmezdim. Annem işe gider çok geç saatlerde eve dönerdi, babam ise işten sonra barlara gider bütün parasını oraya yatırırdı. Eve geldiğinde o kafayla kendini yatağa zor atar, sabah olunca bu rutin yeniden devam ederdi. Ama o da etmedi. Benim hayatım hep yarım kaldı, hislerim yarım kaldı, düşüncelerim yarım kaldı, sözlerim de yarım kaldı.

Ben hep yarımdım.

Ama..

Ama sonra, Deniz çıktı. Benim parçalarımı bulmakta yardım etti. Evet, belki hâlâ tam değilim ama yarımda değildim.

Deniz, benim şu ana kadar ki en yakınımdı. Yapacağım her hareketi bilen, nasıl düşündüğümü hissedebilen bir dosttu. Bazen verdiğim kararlar konusunda bana kızsa da, haklı olduğunu biliyordum. Ama ben buydum. Değişemiyordum.

Deniz'in aile yapısı benimkine göre daha farklıydı. Annesi ve babası varlıklı bir aileden geldiği için oturdukları bir köşk, sürdükleri birden fazla araba, altlarında çalışan çok sayıda hizmetçi ve kullandıkları bir çok insan vardı. Babasının, Deniz'e karşı olan tutumu biraz sıkıydı bu yüzden Deniz'in okuldaki not durumu her zaman tavan yapardı, yapmalıydı. Aksi takdirde o çok bayıldığı, kredi kartları, arabası, alışveriş merkezleri, her gece gittiği kulüpler, eğlendiği erkekler, elinin altından kayıp giderdi. Deniz için bu bir felaketti çünkü o, böyle bir hayata alışmış ve kendini bunlarla adapte edebilmişti. Eminim ki Deniz için berbat bir durumdu bu. Şuan düşündüğümde bile, yüz ifadesini tahmin edebiliyordum. Buruşuk ve umursamaz bir maske takınırdı hemen yüzüne. Benim hep kullandığım o maskelerden. Kaçabildiğim tek seçeneklerdi onlar. Ama Deniz'den kaçamıyordum işte. Kız her hareketimi biliyordu.

RUHUN KANATLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin