7. BÖLÜM: Dolu İnsanlar, Boş Dünyalar

282 16 42
                                    

Haii! Demek istediğim tek şey, çok teşekkür ederim. Ne kadar mutlu oluyorum bir bilseniz! Oy verip, yorum yapmayı unutmayın. Satır başı yorumlarınız kadar harika bir şey yok :)



Kendimi bildim bileli ne hayatımı, ne de içimi kimseye açmamıştım, açmayı da düşünmüyordum. Yaşadığım şeylerin, anlatırken bir daha gözümün önüne gelmesinden nefret ediyordum. Geçmişimi tozlu raflara kaldırmışken bir daha neden elime alıp okuyacaktım ki ben?

"Nasıl yani sen taktın?" Aklım karışmış, tüm hücrelerimle şok olmuştum. Sorularım çığ gibi büyümüş üstüme geliyorlardı.

"Ben taktım işte Mila." Umursamazca önümden çekilerek tezgahtaki kahve makinesine yöneldi. "Neden kendini göstermedin?" Koluma takıp kaçmıştı resmen. Acısından anlamıştım acele ettiğini zaten.

İz kalacak derecede acıtmıştı kolumu,

Ama benim çektiğim acıların yanında bu acının yeri bile yoktu.

"Çünkü o kalabalıkta bulunmamam gerekiyordu." İstediği kahvenin kapsülünü kahve makinesine yerleştirerek altına da kupasını koydu. "Onları tanıyor musun? Etrafta silah sıkıp duran adamları."

"Çok iyi tanıyorum." Kahve makinesinin düğmesine bastı ve dolan kahveyi izlemeye başladı. "Kimdi onlar Karan?" İsmi ağzımdan çıkarken bile bedenimi garip bir his esir alıyordu, donakalacak dereceye getiriyordu beni.

"Beni arayan birtakım insanlardı." Kupası ağzına kadar dolunca makine de durdu ve kısa bir bip sesiyle hazır olduğuna dair işaret verdi. "Sorularıma çok kısa yanıtlar vermenden nefret ediyorum." Kollarımı göğsümde bağlayıp başka yöne baktım ve sesli bir şekilde derin bir nefes verdim.

Önüme döndüm, o da kupasını eline alıp bana baktı ve göz kırptı. Önümden geçerek bar sandalyelerine yöneldi. Sinir çocuk.

Elindeki kahve dolu olan kupayı masaya bıraktı ve elini kupanın yanına koyarak koluna destek verdi, bana başı eğik bir şekilde baktı. "Hep öyle ayakta mı dikileceksin sen?"

Daldığımı fark ettiğim an kendime gelerek ona baktım ve yanına doğru yürüdüm. Sandalyelerden birine elimi koyarak kendime çekip oturdum. Karan ise masadan uzaklaşıp buzdolabını açtı ve eline bir süt kutusu alıp buzdolabını serbest bıraktı bu sayede buzdolabı kendi kendine kapanmış oldu. Bardakların olduğu sandığım dolabı açarak orta boyda kulplu siyah bir kupa çıkartıp dolabı kapattı.

Sırtım ona dönük olduğu için ne yaptığı hakkında hiçbir fikrim yoktu fakat dönmekte istemiyordum. Ona baktığım her saniye olan biten aklıma geliyordu, bu yüzden de soru sormak istiyordum. O cevaplamayıp hep beni bomboş bırakıyordu.

Ellerinin içinde hayatımla oynuyordu,

Bedenimi yok sayarak kalbimi söküp çıkarıyordu.

İçi süt dolu bardağı önüme koydu, kupayı masaya koyduğunda çıkardığı sesle kendime geldim. Karşıma oturmuş kahvesini yudumluyordu. Bir dakika.... Şu an o bana içmem için süt mü vermişti?

"Oradan süt içmeyi seven birisi gibi mi görünüyorum?" Tek kaşımı kaldırarak ona baktım, benim aksime tamamen sakin ve durgundu. Alışık değildim bu hallerine. Yıllardır tanıyormuş gibi konuşma daha 1 hafta bile olmadı. İçimdeki ses konuştu nefret edercesine.

Aslında haklıydı, onu yıllardır tanıyormuş gibi konuşuyordum ama tanımıyordum. Fakat o beni yıllardır tanıyordu, beni buna inandırmıştı.

RUHUN KANATLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin