14 yaşındaki Helen...
Gözlerinin altındaki siyah çizgiler, onun hiç de yeterince uyumadığını hissettiriyordu.. Karışık siyah saçları, kendine çeki düzen vermek için uğraşmayı sevmediğinden beri umrunda değildi. Çünkü bu ona göre gereksiz bir zaman kaybından başak birşey değildi..
Sınıfın en arkasında, pencerenin yanında sessizce çizim yaparak oturuyordu.. Bu onun için herşey demekti.. İnsanlarla sosyalleşmeyi sevmemesi onu yalnız biri yapıyordu..
Okuldan sonra sürekli hırpalanan bir çocuk vardı. Bu, her zaman zorbalığın kurbanı olan Tom'du.. Daha önce birşey yaptığı için değil, sadece etrafındaki insanlar tarafından sevilmediği içindi.. Bu tür şeyler çok sık oluyordu.. Ve bazen Helen de kullanılıyordu.. Helen, Tom için üzülüyordu.. ama olaya da müdahale etmek istemiyordu...
Bir gün teneffüs sırasında, Judy kol saatinin kaybolduğunu söyledi ve onu aramaya başladı... Fakat Helen ona yardım etmedi... Sonuçta bu onu ilgilendirmezdi.. Birdenbire, biri Helen'ın çantasında parıldayan birşey fark etti..
"Bu da ne?" Diyen Ban, elini çantanın içine soktu ve sahte elmaslar ile çizilmiş bir saat çıkardı.. Helen buna çok şaşırmıştı.. Onun nasıl oraya girdiği hakkında hiçbir fikri yoktu...
"Ah! Bu benim saatim!" Judy olanları gördükten sonra saati Ban'ın elinden aldı. Birden ikisi de Helen'a tuhaf ve düşmanca bir şekilde bakmaya başladılar.. Kafasını biraz olsun kaldırmadan hala not defterindekiyarım kalmış çizimine devam ederek: "Ben yapmadım.." der Helen. "Evet..Tabii" der Judy, ve Tom ile beraber anlaşmış gibi sınıftan çıkar...
Ertesi gün, Helen yine herzamanki gibi sırasında oturup çizim yapmaya devam ediyordu. Birden etrafındaki ortamda bazı şeylerin pek de doğru olmadığını fark etti... İnsanlar onun hakkında birşeyler fısıldaşıyorlardı. Konuşulanların bazılarının onu "Hırsız" olarak adlandırarark başladığını duydu. Fakat ne kendini savunmak, ne de onlara bir açıklama yapmak için uğraşmadı.. Sonuçta işe yaramayacaktı..
Zaman geçtikçe, yaptığı şeyler daha da çok abartılmaya başlanmış ve böylece Helen zorbaların yeni kurbanı haline gelmişti...Bundan hoşlanmasa da karşı koymaya çalışmıyordu. Duygularını sessizce kalbinde saklıyordu...
Fakat bir gün Ban, Helen'in yarımKalmış çizimiyle beraber çizim defterini alır ve "Sürekli bu anlamsız şeyleri çiziyorsun!" Diyerek Helen'ın tepkisini görmek için resimlerden bazılarını yırtarak küçük parçalara ayırmaya başlar... Helen, bu gidişle kendine daha fazla engel olamayacaktı, ve sonunda daha fazla dayanamayıp yumruğunu Ban'ın suratının ortasına geçirerek kavgaya karıştı... Fakat Helen yeterince güçlü değildi. Bu yüzden de, hiç zaman kaybedilmeden pataklanmaya başlandı... Diğer öğrenciler kavgayı durdurmak yerine ne olup bittiğini izlemek için toplanmışlardı.. Hatta bazıları, onu ayağıyla karnından ve yüzünden tekmelemeye başlamıştı...
Zil çaldıktan sonra herkes, öğretmen gelmeden bir an önce yerlerine geçmek için sıralarına doğru yönelmeye başladı. Helen'da hiçbirşey olmamış gibi yerine geçmişti. Bir süre sonra öğretmenGeldi. Helen'ın vücudunda ve yüzünde çok sayıda çürük ve yara izleri vardı.. Öğretmen bunu sınıfa girer girmez fark etmişti.. "Aman tanrım Helen!! Ne oldu sana?!?!"
Aniden, herkes ona doğru döner ve ölüm saçan düşmanca bakışlarıyla vereceği açıklamayı beklemeye başlar.. "Merdivenlerden düştüm efendim.." diye cevap verir Helen.. Bu cevapla birlikte, üzerindeki düşmanca bakışlar da ortadan kalkar...
Okuldan eve döndüğünde de ailesinin aynı soruyu sorması ile birlikte Helen, onlara da aynı cevabı verir.Giydiği mavi ceket, yüzündekiler hariç üzerindeki tüm yaraları kapatıyordu... Ailesi bu cevaba hiç tereddüt etmeden inanmıştı.. Genelde, ailesi ona okulun nasıl geçtiğini sorduğunda Helen, her zaman onlara herşeyin çok iyi olduğunu söylerdi... Hatta birçok arkadaşı olduğunu ve zamanının çok iyi geçtiği hakkında da yalan söylemişti... Helen, ailesinin onun için endişelenmelerini istemediği için onlara gerçeği anlatmayı reddediyordu...
Birkaç ay sonra, hakkındaki olumsuz eleştirileri duymak onun için sıradan birşey haline gelmişti. Öyle ki gerekse insanların onu aşağılaması, gerek de ona yaptıkları zorbalıklar artık onun için normal bir şeydi.. Artık bu tür şeylere karşı tamamen bağışıklık kazanmıştı... Ama bu soruların aklını kurcalamasına engel olamıyordu.. En başta onun arkasından iş çeviren, ona iftira atan kimdi?? Neden onu suçlu durumuna düşürmek istemişti?? Artık bunların hiçbir önemi yoktu...Hatta, artık hiçbirşeyin önemi yoktu...
Bir gün Helen, facebook üzerinden bilinmeyen bir kullanıcıdan "Selam! Ordamısın??" Diye bir mesaj aldı."Kimsin?" Diye cevap verir Helen. "Tom... Senin sınıf arkadaşın".Tom daha önce onunla hiç iletişime geçmemişti.. Açıkçası bu onu biraz şaşırtmıştı. "Ne var?" Diye cevaplar Helen. "Şeyy...iyi misin?". Helen, "Bu seni ilgilendirmez" diye Tom'un sorusunu cevaplandırır. Tom bir süre yazdıktan sonra şu cevabı verir: "Dinle, şu an nasıl hissettiğini çok iyi biliyorum. Sen de benimle aynı durumdasın... Sana gerçekten yardım etmeyi çok istiyorum.. Ama elimden hiç birşey gelmiyor...çok üzgünüm.."
Bir süre sonra, Tom ve Helen uzun bir süre birbirleri ile karşılıklı yazışmaya başladılar.Helen, yaşadığı acıları ve duygularını onunla paylaştıkça kendini daha iyi hissetmeye başlamıştı... Hatta, Tom'la birlikte ara sıra şakalaşabiliyorlardı da! Onunla birlikteyken mutluluydu... Bunu ifade etmek için de sıklıkla " : ) " işaretini kullanıyordu.. Bu onun, gerçektendeilk defa gerçek bir arkadaş edindiğini düşündüğü ilk seferdi...