16: Aşka Zaman Yok

1K 87 53
                                    

"Laura Hewitt mi?"
"Hayır!"
"Leta Briska?"
"Hayır!"
"Carolyn Ellie Roski?"
"Haaayır!"
"Minerva Rosier?"
"O kız geçmişte ama hayır!"
"Lily Evans?"
"Kesinlikle hayır!"
"Lily Luna Potter mı yoksa?"
"Sirius, artık ısrar etmeyi keser misin? Söylemeyeceğim!"
"Anlaşıldı, Lily Luna."

Regulus dik dik ağabeyine bakarak "Umarım başın göğe ermiştir!" diye çıkışınca, Sirius onunla dalga geçmeden duramadı "Aşık olmak sana yaradı! Yüzüne renk gelmiş. Kırmızı. Bence sana bu renk pek yakışmıyor." Regulus gözlerini devirdi "Kendine iyi eğlence buldun ama fazla kaptırma! James Sirius'u ve gelecekteki dostlarınızın sevdiği çoğu insanı kaybettik. Önümüzde cenazeler ve yas günleri var. Ayrıca, senin arkadaşın, James Potter, şu an yaralı ve hastane kanadında yatıyor. Neden onun yanında değilsin sen?" 

"Bunu bilmiyordum!" diyen Sirius'un gözleri yerinden çıkacakmış gibi açıldı ve koşarak Regulus'un yanından ayrıldı. Regulus onun arkasından pis pis tebessüm ederek iç geçirdi "Lily Luna olduğunu öğrendin de ne oldu? Sanki birlikte olabilirmişiz gibi!.. Ben de unutmaya niyetliyim!" Omuzları düştü "Keşke kitabı atmasaydım! Şimdi her şeyi unutup, geçmişe dönmek ne güzel olurdu! Öte yandan, burası çok güzel ama bizim yüzümüzden fazlasıyla zarar gördü. Lanet olsun sana, Sirius! İyi mi, senin yüzünden kendi kendime konuşuyorum!" 

Günler birbirini kovalarken kötü haberler geldi ve kötü haberlerin bitişiyle cenazeler zinciri başladı. Önce tüm okul, Profesör McGonagall'ın cenazesine katıldı. Sonra da büyük bir kalabalık ünlü Harry Potter'ın savaşta ölen oğlu James Sirius Potter'ın cenazesine geldi. Bu iki cenazeyi düşününce, Malfoy ailesine çok gelen olmadığını söylemek doğru olurdu. Savaş ve cenazeler zinciri, arkalarında kırık kalpler bıraktı.

Yeniden okula dönüldüğünde, bu arada James Potter iyileşmiş hatta ayağa kalkıp kaldığı yerden haylazlık yapmaya devam ediyordu, artık bahar aylarına girilmişti. Havanın çok sıcak olduğu söylenemezdi ama en azından artık kar yağmıyordu. Bazen fırtına çıktığı olurdu ama dondurucu soğukta yaşamıyorlardı. İnsanlar canları sıkkınken rahatlıkla uzun süre bahçede oturabiliyorlardu.

Lily Luna da o insanlardan biriydi. Kız üzüntüden kendini bahçeye atmış, karanlığa sığınarak ağlıyordu. Ölümüne üzüldüğü çok fazla insan vardı ama James Sirius'u düşündükçe, içinde bir boşluk oluşuyordu. Bu öylesine bir boşluktu ki bunu ne aşık olmak doldurabilirdi ne de ağabeyi olmasına rağmen Albus doldurabilirdi. O boşluğun sahibi vardı; James Sirius. Oradan koparılmış bir parçaydı ağabeyi. 

Kızı gecenin bir vakti, bir başına otururken gören Regulus, hiç onun ağladığını düşünmeden yanına yaklaştı. Lily Luna onun geldiğini görünce gözyaşlarını silerek "Regulus," dedi ve kenara kaydı "gelsene!" Regulus bir an ne yapması gerektiğini, ne demesi gerektiğini bilemeden ellerini önünde birleştirip, tüm gerginliğiyle ovaladı "Şey- ben istersen- seni yalnız bırakabilirim. Yani- senin şey- yalnız kalmaya ihtiyacın varsa giderim, önemli değil!" 

"Lütfen kal!" dedi Lily Luna. Karanlıktan görünmese de kıpkırmızı gözlerle Regulus'a bakıyordu. Regulus kızın yanına oturarak iç geçirdi "Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm." Kız başını öne eğdi, ellerini önünde birleştirdi "Beni rahatsız etmiyorsun! On altı yaşına girdim. Biri beni rahatsız edecek olursa, söyleyebilirim." Regulus omuz silkti "Bana kalırsa, hatalı olduğun bir nokta var. Çocukken daha net oluruz. Bir şeyi istemiyorsak, kolayca söyleyebiliriz. Yaş aldıkça, insanlar duygularını ve düşüncelerini saklamaya başlarlar." 

"Hiç bu açıdan düşünmemiştim. Aslında haklısın. Yaşlandıkça hep yeni şeyler kazandığımızı düşünürüz ama kaybettiklerimi fark etmeyiz bile." Regulus iç geçirdi, bunu yaparken omuzları düştü "Keşke kaybettiklerimi fark edebilme ihtimalim olsaydı. Biliyorsun, kitabın sonunda on sekiz yaşında korkunç bir şekilde ölüyorum." Lily Luna direkt olarak onun gözlerinin içine baktı "Ölmek zorunda mısın?.. Üstelik tüm bunlardan sonra, sen de ölmek zorunda mısın?"

Bir süre sessizlik oldu. Regulus, kıza cevap vermekten korkmuştu. Sonra Lily Luna "Belki de geri dönmek zorunda değilsinizdir!" dedi. Regulus ses çıkarmadan başını iki yana salladı "Zo-zorundayız, Luna." Ona bir çiçek ismi ile seslenmek yerine tıpkı buraya geldikleri büyü gibi yabancı bir dilde ay demeyi tercih etmişti "Geçmişe dönmeliyiz ve Lily ile James evlenmeli. Babanın dünyaya gelmesi gerekiyor ki sen de bugünleri yaşamaya devam et. Aynı şekilde Albus da."

Kız bir anda onu elinden tuttu, kendine çekmeye çalıştı ama yerinden kıpırdayıp, Regulus'a yakınlaşan kendisi oldu "Onlar gitse de sen gitme. Asıl potansiyelini bugünlerde gösterdin. Sen bugünleri yaşamayı hak ediyorsun! Bugünlerde kahraman oldun. Geri dönüp yeniden Bay Hiç kimse olamazsın!" Regulus ona sarılınca, kız hıçkıra hıçkıra ağladı "Sizin de gitmenizi istemiyorum! Sevdiklerimi kaybetmeye daha ne kadar katlanmam gerekiyor?" Regulus onun sırtını sıvazladı "Tamam, Luna!"

"Tamam değil!" kız ona bağırdı "Aptal teselli cümleleriyle beni avutmaya çalışma! McGonagall geri gelmeyecek, James Sirius geri gelmeyecek ve Scorpius da geri gelmeyecek! Üstüne bir de siz gideceksiniz! Size bu kadar alışmışken... Keşke buraya hiç gelmemiş olsaydınız!" Lily Luna ayağa kalkınca, Regulus da kalktı "Luna, sakin ol! Teselli cümleleri hiçbir şey değiştirmeyecek biliyorum ama ağlayıp, sızlanman ve bağırman da değiştirmeyecek. Bir gün bunların hepsini unutacaksın, unutmasan bile sadece anı olarak kalacak ve düşündükçe seni incitmeyecek! Bizim için ise durum daha farklı. Biz tüm bunları unutacağız, sanki sizi hiç görmemişiz gibi hayatımıza devam edeceğiz ve geçmişteki görevlerimizi yerine getireceğiz. Lily, Harry Potter'ın annesi olacak; Sirius haksız yere Azkaban'a gönderilecek; Peter'a ne olacağını biliyorsun ve ben de boşuna can vereceğim ama kendimi aklamış olacağım."

"Tüm bunları ben zaten bilmiyor muyum sanıyorsun? Sen benim neler çektiğimi görmüyor musun? Dayanamıyorum bunlara! Daha fazla acı çekmek istemiyorum, Regulus!" Kız artık ciyaklıyordu. Regulus onu uyarıp susturmaya çalıştı, işe yaramadı ama sonra Lily Luna sesini alçalttı "Geçmişten bana tek bir iyilik yapmasını istedim, o da seni bırakmasıydı... Tek istediğim sendin. Şimdi bana gitmekten bahsetme sakın!.. Sonsuz seçenek içinde ben seni sevdim." 

"Ha-hayır! Sen ne istediğini, ne hissettiğini bilmiyorsun. İçinde bulunduğun duygusal boşluk kafanı karıştırdı. Beni sevemezsin!.. Seni incitirsem, sonra ben kendimle nasıl barışık yaşarım? İkimize de zarar vereceksin! Beni sevme... Lütfen!" Lily göğsünü Regulus'un göğsüne dayadı, dişlerini sıkarak son sözünü söyledi "Hiçbir yere gitmeyeceksin!" Parmak ucuna kalkıp, dudağına bir öpücük kondurduğu gibi, yanından yürüyüp gitti.

Ortak Salon'a dönen Regulus titreyerek ve midesindeki korkunç bulantıyla yaşananları Sirius'a anlattı. Sirius ise... Onunla dalga geçti. Abartılı tonlamalarla kardeşinin sözlerini tekrar etti, dramatik etki yaratmak için koltukların üzerinde süründü "Ah beni sevme, Luna! İkimize de zarar vereceksiiiiğnn! Hayıır! Lütfen sevmeee, Lunaaa! Ağh!" Regulus kaşlarını çattı "Biliyor musun, duygusuz herifin tekisin. Annem hep söylerdi zaten!"

"Affedersin ama elimde değil! Shakespeare bu kadar drama yapmıyor!.. Hiç Shakespeare okumadım ama yapmadığına eminim. Dua et ki sizi anbean görmedim. Yoksa yerden bokumu temizlemek zorunda kalırdık." Regulus gülmemek için avuç içlerini yüzüne bastırdı "Aptalsın, Sirius! Duygulardan da hiç anlamıyorsun!" 

"Madem aşk erkeği sensin, neden her an kusacakmış gibi görünüyorsun?" Regulus kaşlarını çattı, koltuğun kenarına kaçtı "Eh aşık olan kendim olunca kendi tavsiyelerim üzerimde işe yaramıyor belli ki. Bu ilişki düşüncede bile çok saçma zaten! Ben aslında altmış yaşında falan oluyorum... Sanırım. Bunun dışında, geçmişten geliyorum ve geçmişte yaşamam gereken bir hayatım var! Kızın toparlanmak için zamana ihtiyacı var. Benim de kendi zamanıma dönmem gerekiyor. Sanırım tüm bu zaman dilimleri içinde, aşka zamanımız yok."

Geçmişten Gelen | Next Gen + MaraudersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin