—
16.04Pekala, bunu beklemiyordum.
Adımlarımız kahverengi mermerden yapılmış masaya doğru ilerlerken Yoongi, yanımda benimle eş zamanlı olarak yürüyen en yakın arkadaşıma göz kırpmıştı. Jimin'i baştan sona süzmeyi bitirdiğinde biz de nihayet bulundukları yere ulaşabilmiştik.
"Ve Jungkook, bu da Taehyung," dedi bana dönerek. "Şaraphanenin ve dün gece bulamadığın için neredeyse deliye döndüğün şişelerin sahibi."
Evet, gerçekten bunu beklemiyordum.
Dün gece adının Taehyung olduğunu öğrendiğim mavi saçlı çocuk yarım ağız gülümseyerek bana bakarken istemsizce gözlerim büyümüştü. Bakışlarım hayret içerisinde üzerinde dolanmaya devam ederken gülüşünün daha da büyüdüğüne emindim. Dışarıdan bakıldığında kesinlikle varlıklı biri olduğunu anlayabilirdiniz. Kıyafetlerinden tutun, yüzündeki ifadenin arsızlığında ve bakışlarında çekinmeden gösterdiği özgüveninde bile ben zenginim diye bağırıyordu fakat bu şekilde olabileceği, ihtimallerimin ufacık bir yüzdesini bile oluşturmamıştı. Hoş, üzerine neredeyse hiç düşünmemiştim fakat düşünseydim de eğer aklıma gelmezdi. Baba parası yiyor derdim muhtemelen. Verdiği izlenim öyleydi. Özel üniversiteye giden, kırmızı spor arabası olan ve her gece partileyen o alışagelmiş basık ve banel tiplerden.
Fakat tam da şu an karşımda duran ve gözlerindeki ilgili parıltılarıyla beni izleyen mavili, düşüncelerimi sert bir kayaya toslamıştı.
Siyah saten gömleğinin esmer teninde bıraktığı açıklıktan görünen dövmesi ve jilet gibi inen beyaz kumaş pantolonuyla dün geceki halinden eser yoktu. Dün dağınıkken, bugün tıpkı özel bir davete gidermişçesine şık ve özenliydi. Bense, her zamanki bendim. Zaten deli gibi içmemden dolayı göz altımı kaplayan morluklar yüzümü tamamen çekilmez kılıyordu. Sıradan yırtık siyah bir kotla, üzerime aceleyle geçirdiğim karışık renkli gömleğimle ve ayağımdaki jordanlarımla buraya ve ona tamamen tezattım.
"Biz zaten tanışıyoruz," dedi Taehyung direkt bana odaklanmışken. Ben de onu incelemeyi kesip bakışlarımı gözlerine kenetlemiştim. Şimdi sadece birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Dün gecenin aksine üzerimdeki bakışları daha rahat ve sakindi. Partideki acelelikten uzaktı ve ben hala buranın sahibinin dün gece kucağındaki kızla beni çapkınca süzenle aynı kişi olduğuna inanamıyordum.
"Değil mi Jungkook?" dedi en sonunda düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayarak. Tek kaşı havalanmıştı. "Evet," dedim ben de. "Oldu öyle bir şey."
"Güzel o zaman." Yoongi kıkırdayarak bulunduğu mermerin arkasından çıkmış ve Jimin'in yanına gelmişti. "Tanışma faslını atlattığımıza göre Jungkook'a yardımcı olursun değil mi Taehyung?"
Taehyung gülümsemişti. Mavi saçlının gülümsemesinin kare olduğunu farkettiğim ilk andı bu. "Öyleyse Rose, bakabilir misin?" Arkasına dönerek seslendiğinde, henüz farkettiğim, kapısı olmayan boşluktan kızıl saçlı bir kızın geldiğini görmüştüm. Eh, bu mekan fazlasıyla loştu. "Yoongi ve Jimin'i tadım odasına götür ve yeni gelen şaraplarımızı göster lütfen." Rose başını sallarken bakışları üzerimde gezindi. "Beyfendi için Haneul'u çağırayım mı Bay Kim?"
"Ah, hayır." Kızıl saçlı kız Taehyung'dan emir beklerken, o çoktan tıpkı Yoongi gibi mermerin etrafından dolanmış ve yanımdaki yerini almıştı. "Özel müşterimizle ben ilgileneceğim."
Bunun üzerine Rose, Yoongi ve Jimin ile giderken Taehyung ile kocaman bir holü andıran lobide yalnız kalmıştık. Bir süre ikilinin arkasından bakmış ve daha sonrasındaysa bana dönmüştü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
shiraz | taekook
Fanfiction"Belki hemen şimdi mahzene ineriz ve hangi şarap tenime daha iyi gider bana gösterirsin." @ahtaepot