sea
Gözlerimi yeni güne müthiş hissederek açmıştım.
Nasıl müthiş hissedemeyebilirdim ki? Kendi evimde uyandığım ikinci haftaydı bu. Bütün taşınma telaşı bitmiş, geriye sadece kendime ait bu minik evin tadını çıkarmak kalmıştı.
Perdeleri kapatma gereği duymadığım için içerisi güneş ışıklarıyla dolmuştu. Yatakta iyice gerinirken hareket etmem yanımda uyuyan kedim Mia'yı da uyandırmıştı.
"Günaydın prenses," dedim onu ıslak burnundan öperken. Miyavlayıp bana arkasını dönerek uyumaya devam ettiğinde dudaklarımı büktüm. Beni pek sevmeyen bir kedim vardı.
Aslında tam bütün gün yatakta miskinlik etme günüydü ama iki saat sonra dersim olduğunu düşünürsek böyle bir şansım yoktu.
Dört yıl boyunca deli gibi çalışarak kazandığım okulumun biraz daha uyuyacağım diye güme gitmesini istemiyordum.
Yataktan kalkmadan önce telefonumu alıp ben uyurken neler olduğuna bakayım dedim. Bildirimlere baktığımda yine aynı numaradan mesaj geldiğini gördüm.
Üç gündür aynı numaradan iltifat ve bana nasıl aşık olduğunu anlatan mesajlar alıyordum. Çocukça ve komik bulduğum için cevap verme gereği bile duymamıştım.
Sabah yine bir 'günaydın' mesajı atmıştı. Sanki arkadaşmışız falan gibi sabahları günaydın yazıp geceleri iyi geceler ile bitiriyordu.
Oldukça garipti ama görmezden geldikçe yok olup giderdi.
Telefonu bırakıp yataktan çıktım ve Mia'yı, hiç sevmiyor olmasına rağmen, defalarca öptükten sonra banyoya ilerledim. Sabahları yüzümü temizlemek için uyguladığım jelle yüzümü güzelce yıkayıp dişlerimi fırçaladım.
Duş almak için suyu ayarladıktan sonra bu aralar en sevdiğim şarkılardan oluşan çalma listesini oynattım. Müziğin sesi bütün evi doldururken bir yandan ona eşlik edip bir yandan da pijamalarımı çıkardım.
Suyun altına girip dört şarkılık kısa bir duş aldım. En azından benim için kısaydı. Suyu kapattıktan sonra kendimi havlulara sarıp müziği kapatmadan odama döndüm.
Kendi kendime dans edip şarkı söylerken bir yandan da ne giyeceğimi seçmeye çalışıyordum. Bugün rahat giyinmek istiyordum o yüzden büyük bir tişörtle siyah taytımı çıkarıp yatağın üzerine bıraktım.
Saçımdaki havluyu açıp kurutacağım sırada telefonumdan yeni bir mesaj bildiriminin sesi geldi.
Havluyu bırakıp telefonuma yöneldim, bu arada Mia da artık çıkardığım sesten rahatsız olmuş gibi mırlayarak yataktan inip gitmişti.
Telefonu alıp gelen mesaja baktım. Geçen seneden beri en yakın arkadaşım olan ve sinsi planların ardından onu benimle aynı okula başvurmaya ikna ettiğim Drew'dan gelmişti.
Drew: Eğer bugün de beni dakikalarca bekletirsen basar giderim haberin olsun
Benim hala bir arabam olmadığı için her gün Drew ile gidiyordum ama o hep biraz erkenciydi. Bu da ben her seferinde beklemesine neden oluyordu.
Ester: Asla böyle bir şey yapmazsın
Mesajı gönderip telefonu geri yatağın üzerine bıraktım. Bana böyle bir şey yapmayacağını çok iyi biliyordum, bir keresinde iki saat beklemişti beni. On beş dakika ona koymazdı.
Drew ile hayatımın çok kötü geçtiği bir zamanında tanışmıştık.
Benim zaten iki üç tane olan arkadaşlarımla aram açılmıştı ve yalnız kalmıştım. Gerçekten o kadar yalnız kalmıştım ki hala bazen o zamanları düşündüğümde çok üzülüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
set it on fire
FanfictionTakıntılı bir takipçi, Ester'ın hayallerindeki hayatın alevler içinde kalmasına neden olur.