0.2

1.2K 308 95
                                    

vote&yorum yapmayı unutmayın bebekleriim

Bütün gece boyunca kapıları pencereleri sıkıca kilitlediğim evin ortasında oturup ağlayacak kadar korkmuştum.

Telefonuma benim uyurken fotoğrafımı atan biri vardı ve ne yapmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Oturma odasında, sanki birinden saklanır gibi, koltuğun arkasında yere oturmuş, ne yaptığımı merak edip gelen Mia'ya sıkıca sarılmıştım.

Birilerine haber vermek istedim ama kime haber vereceğimi de bilmiyordum.

Sadece Drew vardı, onu da gecenin bir yarısı evime çağıramayacağımı düşündüm.

İçimin biraz rahatlaması için cep telefonumu elime aldım, o sapıktan yeni bir mesaj yoktu, kız kardeşim Nicole'un numarasını çevirip telefonu kulağıma götürdüm.

Sanki her an o sapık telefonumun içinden çıkabilecekmiş gibi bunu yaparken ürkmüştüm.

Ağladığımı ve ne kadar üzgün olduğumu belli etmeden Nicole ile uzun bir süre telefonda konuştuk. Bana annemle babamın sürekli odama girip öylece baktıklarını, beni çok özlediklerini söylediğinde ise kendimi daha fazla tutamayıp ağlamaya başladım.

Nicole ağlamamın tek nedeninin benim de onları özlemem olduğunu düşündü.

Saat gece yarısını geçtiğinde yarın okula gideceği için uyuması gerektiğini söyledi, ona iyi geceler diledikten sonra telefonu kapattım.

Ama ben uyuyamadım. O koltuğun arkasından bile çıkamadım.

Bu anı yaşayana kadar aslında hayatta hiç korkmadığımı anlamadım.

Hiç tanımadığım bir insan vardı, telefon numaram ile yaşadığım evi biliyordu ve yatak odamdaki camın karşısındaki ağaca kadar tırmanıp fotoğrafımı çekiyordu.

Zaten karşıda ev yok diye asla perde çekmediğim düşünülürse kim bilir ne kadar uzun süre izlemişti beni.

Bunu düşündükçe olduğum yerde daha da büzüştüm.

Gece benim için bir cehennem ızdırabı gibi geçmişti. Kendimi koltuğun arkasında biraz daha güvende hissettiğim için oradan kalkmayıp koltuğun yastıklarından birini kafamın altına koydum.

Ancak Mia gelip kollarımın arasına kıvrıldığında iki saatlik bir uykuya dalabilmiştim.

Telefonumun arama melodisiyle gözlerimi açtığımda güneş doğmuştu.

Ekrana baktığımda arayanın Drew olduğunu görüp açtım. "Efendim?"

"Uyuyor musun sen hala?" dedi telefonun diğer ucundan gelen sesi. "Seni almaya geliyorum."

Daha gözlerimi doğru düzgün açamıyorken olduğum yerde doğruldum. Tam bugün okula gelmeyeceğimi söyleyecektim ki aslında bunun çok kötü bir fikir olduğunu düşündüm.

İhtiyacım olan şey bu evin içinden çıkmaktı.

"Tamam, hemen hazırlanırım," dedim ayağa kalkarken.

Telefonu kapatmadan önce Drew'nun, "Umarım öyle olur," dediğini duydum. Ona bile cevap veremeyecek haldeydim.

Lavaboya girip elimi yüzümü iyice yıkadım, duş alacak vaktim yoktu bu yüzden saçlarımı rastgele toplayıp dişlerimi fırçaladım. Aynadaki yansımama baktığımda uykusuzluğun ve ağlamanın izleri göz altlarımda duruyordu.

Bütün perdeleri sıkıya sıkıya kapatıp hatta köşelerini duvara bantlamış olmama rağmen ürkek adımlarla odama girdim. Sanki sapığım hala perdenin arkasındaymış gibi oraya uzun uzun baktım.

set it on fireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin