0.4

1.1K 230 61
                                    

Bilinmeyen Numara: yüzünü görmeyeli çok uzun zaman oldu

Bilinmeyen Numara: en azından benim için

Bilinmeyen Numara: çok özledim

Bilinmeyen Numara: sen de bizim sadece birbirimize ait olduğumuzu anladığında yüzünü benden başka kimsenin görmemesini sağlayacağım aşkım

Bilinmeyen Numara: seni sadece kendime saklayacağım

"Siktir oradan hastalıklı herif," deyip telefonu bir kenara attım. Tabii daha erkek olup olmadığını da bilmiyordum ama bir kadının gelip bana takıntılı olarak bunları yapacağını da hiç sanmıyordum.

Daha yeni uyanmıştım, ihtiyacım olan son şey bu hayatıma kabus gibi çökmüş mesajlar ile uğraşmaktı.

Yataktan kalkıp lavaboda işlerimi hallettikten sonra saçlarımı arkada toplayıp mutfağa ilerledim. Bugün hem Alissa'nın hem de benim dersimizin olmadığı bir gündü, bu yüzden kahvaltı hazırlamak için buzdolabını açıp içinden malzemeleri çıkardım.

Bu takıntılı sapık konusunda ne yapacağıma daha karar verememiştim, şu aralar çok sesi çıkmıyordu aslında. Belki ben cevap vermeyip görmezden gelmeyi sürdürdükçe vazgeçebilirdi.

Bunu düşünmekten biraz kaçtığımın, halının altına iteleyerek yok edebileceğimi zannettiğimin farkındaydım. Ama şu anlık aklıma başka bir şey gelmiyordu.

Ben kahvaltıyı neredeyse hazırlamayı bitirmişken Alissa'nın odasından çıktığını gördüm. Beni mutfakta kahvaltı hazırlarken görünce gülümsedi. "Erkencisin," derken o hala gözlerini ovuşturuyordu.

Üzerinde erkek arkadaşının tişörtü vardı ama erkek arkadaşı evde değildi, Alissa sadece onun tişörtleri ile uyumayı seviyordu. Ona sarılarak uyuyormuş gibi hissettirdiğini söylemişti.

Benim de bu kadar sevebileceğim bir erkek arkadaşı hiç olacak mıydı merak ediyordum. Bu kafayla gidersem asla olmayacağı ortadaydı doğrusu.

"İyi bir ev arkadaşı oluyorum," dedim sana tatlı tatlı gülümseyip.

"En iyisisin," dedi Alissa uzanıp peynirden bir parça alırken. Masayı tamamen hazırladığımda ikimize kahve doldurdum ve beraber kahvaltı etmeye başladık. "Bugün ne yapsak?"

Alissa'nın sorusu karşısında kahve fincanımı masaya bıraktım. "Drew ile alışverişe gideceğiz, sen de gel," dedim.

"Bu da nereden çıktı?"

"Drew'nun kuzeninin nikahı var, bir takım elbise alması lazımmış. Benden de seçmesine yardım etmemi istedi," diyerek açıkladım ona. "Bu işleri pek sevmediği için bir şey alacağı zaman hep bana seçtirir."

Cümlem bitip Alissa'ya baktığımda yüzündeki kurnaz gülümsemeyi yakaladım.

"Bu da ne?" dedim anlam veremeyerek.

"Neyden bahsediyorsun?" dedi ama şimdi daha çok gülüyordu.

"Bu gülümseme," derken yüzünü gösterdim.

Alissa konuşmasını geciktirmek için ağzına biraz yemek sıkıştırdı ama ben karşısında cevap almak için bekliyordum. "Bir şey değil," dedi sonunda lokmalarını yuttuğunda. "Yani, hiç fark ettin bilmiyorum ama Drew sana çok farklı davranıyor. Ki bu çok tatlı."

"Çünkü en yakın arkadaşız," dedim ama neyi ima ettiğini anlamıştım. "Birbirimiz için değerliyiz."

"Sen çok tatlı ve masum bir kızsın," derken Alissa'nın yüzünden o gülümseme bir türlü gitmiyordu.

set it on fireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin