Gözlerimi Drew'nun yüzüne açtığım o sabah ilk yaptığım şey içimden sessiz bir küfür savurmak oldu. Gelip bu kanepede yanına yatışımın tamamen bir rüyadan ibaret olduğunu zannetmiştim. Oysa o bütün gerçekliğiyle karşımdaydı.
Diğer tarafa dönük uyuyakalmış olduğumu hatırlasam da sabaha kadar bunun değişmiş olması normaldi. Şimdi onun uyuyan yüzüne dönük bir şekilde kollarının arasındaydım.
Ne halde olduğumuzu fark etmem için uyku sersemliğimin biraz üzerimden atılması gerekti. İkimizin zar zor sığdığı koltukta beni belimden tutuyordu ve büyük ihtimalle uyurken yere yapışmamış olmamın nedeni buydu. Bir kolum ikimizin vücudunun arasındayken diğeri onun üzerindeydi, aramızda hiç mesafe yoktu. Hem de hiç.
Şaşkınlığımın geçmesi yerini nefesimin kesilmesine bırakırken siktir diye düşündüm.
Ben geldiğimde gecenin karanlığına sahip olan oturma odası şimdi gün ışığı ile aydınlıktı. Bütün gece böyle uyumuştuk yani.
Eğer Drew uyanmış ve beni böyle yanına yatmış görseydi sapığın teki olduğumu falan bile düşünebilirdi çünkü daha önce böyle bir şey yapmamıştım. Uyanmamış olması tamamen şansımaydı.
Şimdi düşünmem gereken şey o uyumaya devam ederken beni sıkıca tutan kollarından nasıl kurtulacağımdı. Uyanırsa kendimi rezil hissederdim.
Elimi üzerinden çekmeyi akıl edip belimdeki koluna götürdüm. Nazikçe kolunu kaldırmaya çalıştığımda sıkı tutuşuna rağmen kolaylıkla başarılı olmuştum, şaşırsam da çok sorgulamadım.
Sonunda koltuktan kalkabilmek için özgür kalmıştım ama kendimi elim elinin üzerinde hala ona bakarken buldum.
Dün gece Alissa ile gittiğimiz partide tuvalete kilitlenişimi ve birinin neredeyse bana zarar vermek üzere olduğunu zannettiğimde hissettiklerimi hatırladım. Koşarcasına eve gelmek istemiştim, oysa burası benim evim bile değildi, Drew'nun eviydi.
Koşup gelmek istediğim şey bu evin duvarları, kapıları, koltukları değildi. Yanına kıvrılıp uyuduğumda artık hiçbir şey bana zarar veremezmiş gibi güvende hissettiğim kişiydi.
Kendine daha fazla bunu yapma Ester diye düşündüm. Yavaşça yattığım yerde doğrulup aynı yavaşlıkla koltuktan kalktım.
Öylece gitmek yerine benim yüzümden iyice üzerinden çekilmiş olan battaniyeyi omuzlarına kadar örttüm, saatin kaç olduğunu bile bilmiyordum ama Drew'nun uyumaya devam edeceği belliydi.
Yanından ayrılmadan önce aptalca bir şekilde eğildim ve yanağına minik bir öpücük bıraktım. Neden yaptığımı bile bilmiyordum, sadece içimden gelmişti.
Daha fazla orada durmayıp içeriye, Drew'nun odasına doğru ilerledim. Üzerimde hala dün gece giydiğim kıyafetlerim vardı. Saate baktığımda sabahın dokuzu olduğunu gördüm, öğleden sonraki dersime rahatlıkla yetişebilirdim.
Duş almak için banyoya girmeden önce yanıma giyeceğim kıyafetlerimi de aldım. Drew'nun benim için ayırdığı havluları bulduktan sonra banyoya ilerledim.
Suyu açıp ısınmasını beklerken bir yandan üzerimdekileri çıkarıyor bir yandan da dün gece olanları düşünüyordum. Kim beni o tuvalete kilitlemişti? Hem de Alissa'nın dediğine göre hiç kimse girmesin diye kapının önüne bir arızalı yazısı bile yapıştırılmıştı. Birisi orada kalmamı ve çıkamamamı istemişti.
Kimin böyle bir şey yapacağını düşündüğümde aklıma gelen tek kişi bana bütün o mesajları atan, Alissa'nın evini mahvedenden başkası değildi. Ama kimdi bu? Nasıl bir ruh hastasıydı ki bana böylesine musallat olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
set it on fire
FanfictionTakıntılı bir takipçi, Ester'ın hayallerindeki hayatın alevler içinde kalmasına neden olur.