"Galiba bitmemiş bak fotoğraf bile çektim."
"Alii seni bugünlerde hiç anlayamıyorum bu neydi şimdi böyle."
Zeynep kucağındaki kediyi indiriyor.
"Sonra konuşalım zeynep otobüs kalkacak."
Ali önden zeynep arkadan otobüse yürüdüler. Ali valizi yerlestirmesinde görevliye yardım edip zeynebe döndü.
"Evet vedaları hiç sevmem kendine iyi bak zeynep."
"Hey! Bu nasıl veda?" Diyip Aliye sarıldı. Geri çekilip Aliyi yanağından öptü.
"O zaman şarjında var madem inince ara." Dedi zeynep alide kafasını sallayarak onayladı.
Ali otobüse binince otobüs hakeret etti. Zenyepde otobüsün arkasından el salladı.
Zeynep eve Alide dedesinin yanına gidiyor.
Ali çiftliğe varınca şok oluyor burası devasa büyük ve çok güzel bir yerdi.
Ama dedesinin durumu kötüydü. Valizini alan halası.
"Gel Ali sana odanı göstereyim. Sen çok küçüktün 5 yada 6 yaşlarındayken burası senin odandı. Atları görebilmek için babaannele çok kavgalar ettin bu odayı alabilmek için." Diyerekten yukarı çıktılar.
Ali odaya dair hiç bir şey hatırlamıyordu.
"Hala dedemin nesi var?"
"Doktorlar pek bir zamanı olmadığını söyledi seni son zamanlarında görmek istedi annen seni uzun bir süre göndermek istemedi. Tek torunusun seni görmek dedenin hakkı annen çok yanlış yaptı."
"Benim haberim yoktu bundan."
Halası Alinin omzunu sıkıp "hadi sen yerleş bende dedenin yanına iniyorum gelirsin biraz dinlen yol orgunusun."
Ali üstüne rahat bir şeyler aramaya başladı darma dağınık valizden bir şeyler bulmaya çalıştı.
Ali üstünü değiştirip vakit kaybetmeden dedesinin yanına iniyor. Dedesinin elini öpüp hal hatır soruyor.
Alinin avuç içlerini öptü dedisi. "Mis kokulu torunum benim delikanlı olmuşsun cağırdım da göndermedi o Leyla."
Alinin içine bu durumdan dolayı büyük bir sıkıntı çökmüştü aradaki bu soğukluğa anlam verememişti.
"Geldim dedem bak yanındayım." Dedi
Halası dedesenin tekerlekli sandalyesini getirip. Aliyi çağırdı.
"Hadi dedeni gezdir. Baba merak etme Ali artık burda hiç hir yere gittiği yok."
"Evet dedem bir yere gitmiyorum"
Ali ve halası dedisini sandalyeye oturtturdu.
"Akşama ne yersin Ali ne yapayım sana. Çocukken mantar çorbası için ağlardın yapayım mı halacığım?"
"Olur hala çok severim hâlâ yap içeriz."
"O zaman ben mutfağa siz dışarı hadi bakim."
Dedesinin sandalyesini tutup dışarı çıkardı.
"Bilmem kaç sene önce şuralarda koşturup oynardın. Sen benim canımın canısın tek evladımsın ben toprağa karışınca buralar sana emanet."
"Öyle söyleme dedem Allah seni başımızdan eksik etmesin."
Diyip ahıra doğru ilerlediler. Ali küçük bir tay gördü ve onu sevmeye başladı.
"Senin atın dorunun torunun torunu o adını koymadık daha."
"A evet bi resmim vardı evde doruyla o nerde dede?"
"Aslında doru arzunun atıydı o gece arzu gidince atıda arkasından kaçtı sonra kayboldu çok aradık ama bulamadık."
"Arzu kim dede?"
O sırada halası pencereden seslendi. "Hadi gelin bakayım soğutmadan yiyelim"
"Ooo ne çabuk yaptın." Dedi halasına
"Halasının bir tanesi gelecek diye dünden beri uyumuyorum desem yeridir ısıttım sadece hadi çok konuşmayın gelin."
Eve giderken dedesi "bu gördüğün ağaçları arzum dikmişti"
"Arzu kim dede iki oldu soruyorum eski sevgilin falan mı?"
"Ne sevgilisi rahmetli babaannenden başka bu gönle giren olmadı Allah beni tez zamanda ona kavuştursun."
Konuşmalari duyan halasi "ilahi ali :)"
Kimse Alinin sorusuna cevap vermedi.
İçeri geçip masaya oturdular salonda büyük bir aile resmi gördü.
Ortadaki dedesi olmalıydı yanındakide babaannesi solunda halam azra ve babam kemal vardı
Ama sağda doruya benzer bi atın üzerinde çok güzel bir kadın vardı Ali kadını işaret ederek
"Arzu bu kadın mı dede?"
Soruyu duyan Azra elindeki bardağı düşürdü.
Arzu denince değişen havadan dolayı Ali Arzunun kim olduğunu iyice mersk etmeye başlamıştı.
Kimdi bu Arzu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞTE KAL
RomansaBir gemi misali hırçın dalgalar üzerimde. Köpük köpük içimdeki boşluk isyanlarım dilimde sahildeki kumtaneleri gibi her an üzerimde. Ezilen birben miyim. Gözlerinin siyahında. Seyredaldım denizin mavisinde. Boğuldum birkez daha hayallerin en derin...