❄ | falling into the knight's arms

2.7K 333 132
                                    

medya; ramin djawadi - stay a thousand years

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

medya; ramin djawadi -
stay a thousand years

。⋆。˚☽˚。⋆ 。

"yirmi yıl önce bugün güneş batıdan doğmaya başladı ve ben dünyanın en mutlu kadını oldum-" kraliçe jeon meredith tahtından, kendisine dönmüş ve pür dikkat kraliçenin dudaklarından çıkacak en ufak kelimeyi dahi kaçırmamak için sessizce bekleyen balodaki halka karşı konuşuyordu. mor işlemeli elbisesi omuzlarını açıkta bırakıyor, kralın ona hediye etmiş olduğu inci kolye beyaz gerdanında konaklıyordu ve gülüşünden kaynaklanan gözlerinin yanlarındaki tatlı kırışıklıklar, yakışıklı prensin annesine ne kadar da benzediğini bir kere daha gözler önüne seriyordu.

"oğlum, bizim ufak tatlı prensimiz jeongguk, bugün yirmi yaşına basıyor." kadın, yüzündeki gülümsemeyle birlikte yan yana oturan iki prense dönmüş, bir bebek gibi çağrılmaktan hoşlanmayan küçük prensin dudak büken ifadesine kıkırdamıştı. prens, annesinin gözlerinin dolu dolu olduğunu gördü.

"astiria'nın cennetsi topraklarında ve kaderin sorumlusu ay tanrıçasının da kutsamasıyla birlikte abisi prens seokjin gibi güçlü bir alfa olacak, burada bizim yanımızda hep sevgiyle büyüyecektir. iyi ki doğdun oğlum, yeni yaşın şanlı olsun! şimdi hep birlikte, çok yaşa yüce prensimiz!" kadın, şarap dolu altın rengi kadehini havaya kaldırmış ve coşkuyla bağırmıştı.

"çok yaşa yüce prensimiz!" tüm balo salonundakiler hep bir ağızdan bağırdığında jeongguk neredeyse gülmekten yanaklarının ağrımaya başladığını hissetmişti. insanların göz bebeği olmak onu hem utandırıyor hem de bir şekilde mutlu ediyordu. yüzündeki bulaşıcı gülümsemeyle birlikte o da şarap dolu kadehini kaldırmış, namjoon'un kadehine tokuşturmak için keyifli görünen şövalyeye dönmüştü.

"şerefe, namjoon." jeongguk, inci gibi beyaz olan dişlerini göstererek güldü.

"şerefe, majesteleri." namjoon da ona karşılık verdiğinde seremoni kaldığı yerden tekrar devam etmeye başlamıştı.

insanlar sevdiklerini dansa kaldırıyor, bazıları ise masalarında kalıp verilen ziyafetin tadını çıkarıyorlardı. jeongguk, omzunu tutan elle seokjin'e döndüğünde küçük prensin ışıltılı gözleri dikkatini çeken ilk şey olmuştu.

"bu kadar çabuk büyümen gözlerimi yaşartıyor, jeongguk." seokjin, lacivert kaftanının içinde oldukça asil görünüyordu ve kalın dudaklarını süsleyen gülümseme jeongguk'un abisinde en çok sevdiği şeydi. jeongguk, kadehini onunkiyle de tokuşturduğunda ikili içeceklerini yudumlamışlardı.

"annem gibi sen de böyle yaparsan eğer gecenin sonunda gerçekten ağlayacağım." jeongguk, neşeli bir tonla konuşunca seokjin de ona katılmıştı.

"iyi ki doğdun, kardeşim. nice birlikte senelere!" seokjin, ona sarılmak için ileri atılmıştı ve iki kardeş sıkıca birbirini kucaklamış, iki alfa da birbirinden güç bulmuştu.

snowflakes are falling (you're getting farther away) | namkookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin