medya; elsz - take
me to the sun。⋆。˚☽˚。⋆ 。
büyük, eski kitaplarda karın, ay tanrıçasının gözyaşları olduğuna inanıldığı asırlardır yazılıp çizilmişti. yazılanlara göre ılık yaşlar o kadar hızlı yeryüzüne inerdi ki her bir damla birer kristale dönüverirdi. bunca zaman yaz olmasının jeongguk'a tanrıçanın mutluluğunu temsil ettiğini düşündürürdü hep. tanrıça, asırlar boyu mutlu olmuştu ve artık hüznün vaktiydi.
bir şeylerin ters gittiğinin jeongguk da farkındaydı. her şey en mutlu günündeyken gelip çatmış ve jeongguk, yatağında geçirdiği halsiz onca günde tanrıçanın ağlamasının nedeninin kendisi olduğunu düşünmüştü.
jeongguk, doğumuyla birlikte güneşin yörüngesini değiştiren efsanevi bir oğlandı. şu zamana kadar herkes onun ellerinden çalınacağını düşünüp hep bir saklama girişiminde bulunmuşlardı ve sarayın diğer çocukları oyun oynarken o hep pencerelerden onları izlemeye mahkum olmuştu.
o bir mücevherdi, o astiria'nın son prensiydi. o, yeni bir başlangıcın, sonlanacak olan bir yüzyılın habercisiydi. bu yüzden korunmalıydı.
her şey bir gün babasının onun yanına uzunca boylu bir çocuk getirmesiyle başlamıştı. bu çocuğun güzel kokulu saçları, bronz teni ve jeongguk'un bakarken hayallere daldığı bir gülümsemesi vardı. yanaklarındaki iki derin çukur da görüp görebileceği en güzel yaz esintisiydi.
o gün, esmer olan onun önünde eğilmiş ve süt dişleriyle kocaman gülümseyip ona artık yalnız olmadığını söylemişti. işte jeongguk'un bileğine vurulan prangalar o gün açılmış ve astiria'nın deli dolu genç alfası özgürlüğüne kavuşmuştu.
namjoon, jeongguk'a göre özgürlüğün ta kendisiydi. o, yaşamın anlamı, çiçeklerin tomurcuklanma sebebiydi. o, ilkbahardı ve jeongguk da yaz. namjoon olmazsa jeongguk da olmazdı.
jeongguk, yüzük parmağındaki ipi, acısından ötürü tam olarak seçemese de bağlandığı yerde bıraktığı o yakıcı hissi tüm benliğiyle hissedebiliyordu. bunu fark ettiğinde gözleri acıyıncaya kadar ağlamıştı.
o kaderinin başka birinde bitmesini istemiyordu. hep bu günün geleceğinden korkup durmuştu. jeongguk, namjoon'dan vazgeçeceğine kaderindeki omegadan vazgeçmeyi yeğlerdi.
namjoon, ona ipi görüp göremediğini sorduğunda ise gözlerini yumup yalan söylemeyi tercih etmişti çünkü jeongguk, başkasının kaderi oluşunu namjoon'a yaptığı büyük bir ihanet olarak görüyor ve bundan utanıyordu.
fakat jeongguk, kaderine karşı gelemez, omegayı suçlayamazdı çünkü onun da bir suçu yoktu.
jeongguk, hizmetçilerinin onun için hazırladığı ılık deniz suyuyla doldurulmuş küvetin içinde uzanırken omeganın da böyle hissedip hissetmediğini merak etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
snowflakes are falling (you're getting farther away) | namkookmin
Fanfiction[namkook + jikook + minjoon] yan çift; taejin + sürpriz çift ❝asırlar sonra gelecek olan kışın ilk kar tanesi, astiria'nın genç prensinin kaderindeki omeganın kızıl dudaklarına düştüğünde alfa, acıyla kıvranacak ve omegasının hiç duymadığı kokusuna...