medya; chouchou - sign 0
。⋆。˚☽˚。⋆ 。
namjoon, o gün çok erken uyanmıştı. öyle ki yatağından kalktığında şafağın sökmesine daha saatler vardı. gözlerinde, çektiği birkaç saatlik uykunun kalıntıları vardı ve kirpiklerini her kırpışında uyku uçup gidiyor, namjoon'a uyanışına iki elle sarılma fırsatı veriyordu.
kenarına kurumuş bir gül sıkıştırılmış olan aynasının yanına yürüdü ve önünde şöyle bir durup, kendine çehresinde gözlerini gezdirme fırsatı tanıdı. solgun yüzü zayıflamıştı ve kahverengi saçları uzayıp elmacık kemiklerinden bir öpücük çalmaktaydı. tüm koşuşturmadan hediye kalan hafif morluklar ise göz altlarında mor bir çiçek gibi açmıştı.
yorgundu.
tıpkı herkes gibi.
fakat güçlüydü de. bir şeyler yapmak, birilerini kurtarmak için durmadan koşmak istiyordu. nefesi kesilene, ayakları daha fazla onu taşımayı reddedip dizleri yere vurana kadar koşmak istiyordu. kanatları olsa uçacakmış gibi zannetmesine neden olan bir duyguydu bu.
koruma içgüdüsü.
namjoon, bunun sadece annesinde olduğunu düşünmüştü hep. namjoon, ne zaman prensinin deli dolu istekleriyle hareket etse kadının yüzünü endişe kaplardı ve o, prensi korumak namjoon'un sonsuz görevi olsa bile oğlunun başına bir şey gelmesinden ölesiye korkardı. fakat annesine özel olduğunu sandığı bu duygu, yüreğinin derinliklerine dem salmış olan varoluşsal yapı, gün geçtikçe onda da çoğalıyordu ve yemini kulaklarında yankılanıyordu.
'astiria'nın yüce prensi jeon jeongguk'u koruyacağıma ve herhangi bir durumda canımı bile hiçe sayarak onun için savaşacağıma dair yemin ediyorum.'
o zamanlar bunları söylerken ergenliğine yeni girmiş bir alfa olsa bile namjoon'un aklı hep başındaydı. ne dediğini biliyor, hep ön görülü davranıyordu. işte bu yüzden gitmeliydi. başka çaresi yoktu.
namjoon, koruma içgüdüsüne körü körüne sahipti ve konu sevdikleri olduğunda içinde hapsedilmiş olan alfa çılgına dönüyordu.
kar fırtınasının azaldığı muhteşem bir vakitti. esen rüzgarın uğultusu ve şöminede yanan odunların çıtırtısı birbiriyle güzel bir kombinasyon içindeydi, namjoon dinlendirici ses karmaşasını sessizce dinledi ve bir süre sonra aynadan sessizce yanında bitmiş olan annesiyle gözleri kesişti.
namjoon, ona gitmesi gerektiğini söyleyip başına gelenleri anlattığında kadın, kendini odasına kapatmış ve onunla konuşmayı reddetmişti. fakat işte buradaydı, gözleri ağlamaktan şişip kızarmış, anne yüreği oğlunun geri dönüşü meçhul olan bir yola gidecek olmasının verdiği dayanılmaz acıyla dağlanırken, elindeki kürkü namjoon'a giydirmek için onun arkasında bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
snowflakes are falling (you're getting farther away) | namkookmin
Fanfic[namkook + jikook + minjoon] yan çift; taejin + sürpriz çift ❝asırlar sonra gelecek olan kışın ilk kar tanesi, astiria'nın genç prensinin kaderindeki omeganın kızıl dudaklarına düştüğünde alfa, acıyla kıvranacak ve omegasının hiç duymadığı kokusuna...