9 | yağmur yağıyor ve ben sana sığınamıyorum

389 39 23
                                    

(medyada ki şarkıya bir bakın derim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(medyada ki şarkıya bir bakın derim.)

Başlangıcım, bitişim, son kez ciğerlerime doldurduğum nefes ve beni parçalayan bir çarpışmaydı bu. Ölümün kıyısına itildiğimi ilk kez bu kadar fazla hissetmiştim iliklerime kadar. Song Mingi, ilk kalp yaram, çiçeklerimi öldüren, göğsümde sakladığım tabutu bilen, çiçek saçlı adamım beni mahvetmişti. Müzik kesilmiş, insanlar heykele dönüşmüş ve buz gibi bir rüzgar esmişti bulunduğum yere. Böyle çok  parçalanmamıştım daha önce ve bu kadar iyi iyileşmemiştim şimdiye kadar.  "Insanı mutlu eden şey aynı zamanda nasıl bozguna uğratır?"  diye soruyor Goethe. Bunun cevabını hemen şimdi verebilirim. Çünkü, mutlu olduğunuzda, dağılacağınıza emin olmalısınız. Yirmi yaşındayım, beş dakika önceye kadar kalbim bir acıyla sancılanıp beni hüzne boğuyordu ama şimdi kalbim göğsümü beni kusturacak hızda yumruklayıp, ölüme yaklaştırıyordu. Song Mingi bana iyi gelmiyor, Song Mingi beni paramparça ediyor, üç yıl önce ilk alkol kullandığım bir yaz gecesi beni nasıl dumura uğrattıysa şimdi de içimi delip geçiyor ve beni yıkıyordu. Sonra beni öpüyordu Song Mingi, öyle bir öpüştü ki bu, yaralarım yok oldu, ölüme yaklaştığım kadar yeni bir nefes buldum. Yeşil saçlı adamım, beni yaralayan da sensin, yaralarımı saran da.

Gitme, demişti. Gitmemek böyle güzel olamazdı. Beni engellemek için öylesine güzel bir çözüm bulması da, nasıl çok iyi gelmişti bana. Elimin altında kalan terden ıslanmış saçlarından parmaklarımı kaydırdım ve yanağını hafifçe okşadım. Bana çizdiği dairelerden çizdim tenine, toplayıp oyun oynasın diye. Ökse otu'ndan nefret edemeyecektim artık, bana hayalini bile kuramadığım o öpücüğü vermişti, Song Mingi hala benim değildi, O, asla benim olamayacaktı. Bunu biliyordum. Ben ömrümün son anına kadar onun olmaya söz verebilirdim ama o, o söz veremezdi, bunu da biliyordum. Cehennem çukuru gözlerine baktım. Başını iki yana salladı yavaşça, yanaklarımı ele geçiren, parlak bir yol çizen damlalar ona bulaşmıştı. "Pürhayal," diye fısıldadı. Can bulmakla, ölmek arasında o ince çizgide hıçkırdım. "Gitme, dayanamam, yalvarırım." Göğüsü göğüsüme çarptı derin nefesi ile. "Boğuluyorum, yemin ederim, paramparça oluyorum." Islak parlak su çizgileri daha çok arttı yüzümde. Kollarımı boynundan çözdüm. Terden ıslanmış saçlarını hafif bir okşama ile geçip, yüzünü sıkıca avuçlarının arasına aldım. Gözlerimi öyle bir diktim ki yüzüne, bakacak başka bir yeri yoktu. Kırık bir gülümseme bıraktım çenesine. "Mingi, bana bak, bak bana. Gidebilir miyim ben? Ha? Nefesim beni öldürür orada. Gidemem Mingi, artık gidemem, kovar mısın beni bilmiyorum ama gidemem."

Hiçbir şey söylemedi. Kovmam demedi ama kovarım dememesi bile benim için umuttu. Biz birbirimizi izlerken, hoparlörden yükselen ses ile biraz geri çekildim. Mutlu bir kadın sesi konuşmaya başladı. "Ökse otunun müşterileri! Aslında siz artık müşteri değilsiniz, buraya gelen herkes aileden biri. Küçük oyunumuza geldi sıra. Bu kutudan iki isim seçeceğim ve onlar öpüşecekler. Belki, dudaklarını birleştirdikleri gibi kalplerini de birleştirirler?" Tam burada bir korkunç bir kahkaha kopmuştu. Gözlerimiz halâ birbirine kenetliydi, sadece sessizce kadını dinliyorduk diğer herkes gibi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 17, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

kır çiçeklerinin intiharıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin