Yakınlık, uzaklıktan daha sıkıntılıdır çünkü her yakınlıkta kaybetme korkusu, uzaklıkta ise kavuşma ümidi vardır.
WayV, Love Talk
Tolstoy'a göre muhteşem bir hikaye iki şekilde başlar; ya şehre bir yabancı gelir, ya da birisi yolculuğa çıkar. Bu zamandan üç sene önce, şehre yabancı bir adam gelmişti zaten. Song Mingi gelmişti. Hikayemiz muhteşem miydi bilmem ama onun muhteşem olduğuna yemin edebilirdim. Son günlerde bana bağırıyor mu, sorun değil. Her an herkes mükemmel olamaz, herkesin kırıkları, hataları vardır tabi. Peki birinin bir yolculuğa çıkması? Bir kişi değildik belki, tamı tamına altı kişiydik ama birlikte yolculuğa çıkmıştık işte. Ballı Micha'nın kasabası Derain'e gelmiştik. Buraya ne zaman gelsek hikayemiz muhteşem oluyordu, o yüzden bu konuda pekte endişe etmiyordum.
Micha'nın gerçekten geniş olan salonuna yayılmış bir şekilde oturmuştuk ve bu kasabadan iki dostumuz daha gelmişti, Yunho ve Hongjoong. Biz dördümüz -Mingi ve Yeosang hyungla çocukken arkadaş değildik zaten- çocukken buraya geldiğimizde o ikisi ile eğlenceli oyunlar oynardık. Kim Hongjoong, benim gibi müziğe aşıktı, 24 yaşında olmasına rağmen dört yüzden fazla şarkı bestelemişti, ki bende bu yüzden üniversitede müzik sanatları bölümünü seçmiştim. Ona çok hayrandım, şimdi olduğu gibi. Üzerinde minyonlar kazağı, gözünde geniş çerçeveli gözlüklerle karşımda oturuyordu ve Yunho hyung da hemen yanındaydı. Yunho hyung ise lisede okulun dans kulübünün gözdesiydi, şimdilerde yine dans ediyordu ama öylesine, üniversitede edebiyattan mezun olmuştu. Harry Potter hastasıydı onun yüzünden aynı şeyleri defalarca birlikte izlemiştik ve asla onu yenemiyorduk. San hyung bazen onu sinir etmek için 'hogwarts mektubu bekleyen bebe' diyordu ve en az Mingi hyung kadar dev olan Yunho çileden çıkıyordu.
Mingi hyung karşımda oturuyordu, bacaklarından birini orta sehpanın üzerine atmış, dünyadan soyutlanmış bir şekilde telefonu ile uğraşıyordu. Bende kolunun altında durduğum Yeosang hyung'a biraz daha sokuldum. Ona anlatsam beni anlar mıydı? Yoksa yargılayıp, saçmaladığımı mı söylerdi? Fakat bu grupta beni en iyi anlayan o olmalıydı çünkü Yeosang, ona arkadaşım diyip duran yurtta oda arkadaşı Seonghwa'ya aşık olmuştu. Yeosang aramıza malûm kişiden bir sene önce gelmişti, San ve Hwa hyung'ın üniversiteden arkadaşıydı. Çok karışık bir arkadaşlık öyküleri vardı. San biraz daha yerinde kayıp, "çok yorgunum" diye bir çığlık attığında, mutfaktan Micha'nın sesi gelmişti.
"Mahşer midillisi! Gel de bana yardım et, oturmaktan kıçın kocaman oldu!" diye bağırdı. Hongjoong hyung Yunho'nun kolunun altından çıkıp, ayağa kalktı ve bize dönüp sessizce fısıldadı. "Bu kadın bana böyle seslenmekten asla vazgeçmeyecek."
Yunho bir kahkaha attı, Hongjoong ise o küçücük bedeni ile seke seke mutfağa gitmişti bile. San ve Hwa'nın liseden mezun olduğu sene bu ikisine şehre gelmelerini teklif etmiştik. Yunho hyung şiddetle karşı çıkmıştı ve eğer Hongjoong hyung giderse de onu bir daha affetmeyeceğini söylemişti. Kasabanın içinde güzel bir üniversite vardı zaten ona göre, gitmeye gerek yoktu. San hyung ise ısrar etmişti. "Burada kalıp ne yapacaksın Joong? Bir süre sonra Yunho seni affedecektir. Hem daha iyi bir eğitim almak yerine neden burada kalasınız ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kır çiçeklerinin intiharı
Fanfictionchoi jongho şarkılar söylüyor, sözler yazıyor ve sanatını dile getiriyordu. song mingi yeşil saçlarıyla kalbini ele geçirdiğinde choi jongho daha on yedi yaşındaydı ve bozguna uğradığını inkar edemezdi. choi jongho'nun aşkı, küçük kasaba Derain'da y...