8 | gitme, kaybedince daha çok seveceksin

288 30 14
                                    

bts - the truth untold

(bu bölümü başka hiçbir şarkı böyle güzel tamamlayamazdı.)

"Siz," bavulumu arabanın yanına bıraktığımda, Micha hala ağlayıp, söyleniyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Siz," bavulumu arabanın yanına bıraktığımda, Micha hala ağlayıp, söyleniyordu. "Buraya her geldiğinizde iki yavrumu da götürüyorsunuz." Buruşmuş penceteyi gözlerine bastırdı. Hwa hyung kaşlarını çatmış, her an akacak gibi duran dolu gözleriyle Micha'ya bakıyordu. Bu dünyadaki en büyük hazinesi Micha'ydı Hwa hyung'ın. Annesine eşcinsel olduğunu söylediğinde sertçe bir tokat yemişti suratına, işte o gün Micha gelinini kenara itmiş ve Hwa'ya sarılıp, onu tüm kötülüklerden koruyacağına yemin etmişti. Aralarında ki bağa âşıktım. Woo ise ağlayan kadına geriden sarılıp, konuştu. "E, bir daha gelmeyelim mi yani?" Micha sinirle iki parmağının arasına Woo'nun etini sıkıştırıp bağırdı. "Ben öyle mi dedim eşek sıpası!"

Yunho hyung, Hongjoong'un bavulunu da arabaya koyduktan sonra, yaşlı kadına sarıldı. "Micha yapma böyle. Biliyorsun, üç gün sonra geri geliriz biz. Aşığıyız bu kasabanın, nereye gideceğiz buradan başka?" Evet, Yunho gerçekten de bu kasabaya âşıktı, bırakıp şehirde yaşayamazdı. Sadece birkaç gün şehirde kalır, tekrar buraya dönerdi. Zamanında burası için canından çok sevdiği Hongjoong'u karşısına almıştı. Annesi gitmişti, babası da şehirde bir iş bulmuştu iki sene önce. Yalvarmıştı ikisi de. Gidelim, demişti. Ama sadece bir hafta şehirde yaşamaya dayanmıştı Yunho. Sonra kaçıp buraya gelmişti tekrar. Arkasından çok ağlamıştı Hongjoong o zamanlar gidiyor diye.

Son kez veda edip arabalara geçtiğimizde, çiftler kendi arabasına, kalanlar Mingi'nin arabasına dolmuştu. Kimse çiflerin vıcık vıcık öpüşmesini görmek istemiyordu çünkü. Mingi şoför koltuğunda, ben hemen yanına, Yunho ve Hongjoong hyung arkaya oturmuştu. Yunho hyung'a öne oturmasını teklif etmiştim ama omuzlarını silkip, "Hongjoong araba yolculuklarında hep uyur. Başını göğüsüme koyması gerek, yoksa uyuyamaz." demişti. Böyle sevilmek nasıl bir his çok merak etmişimdir. Birisi yüzünüze bakarken hep mutlu oluyorsa, elinizi tutmak istiyorsa, öpmek istiyorsa nasıl hissederseniz? Ben bunu hiç tatmadım işte. Kimse beni böyle sevmedi. Keşke böyle sevilseydim birkez bile olsa. En çok Mingi hyung sevseydi beni.

Telefonumu çıkarıp arabanın müzik çalarına bağlayacağım sırada Mingi'nin sırıtışını gördüm. 'Ne var?' der gibi baktığında kendi telefonunu çıkardı. "Seninkini bağlamayalım pürhayal. Belki yine Amerika da olan aşığın arar." Sinirlerim bir ip gibi gerilirken geriye yaslandım ve "Sana ne hyung?" diye tısladım. Beni sürekli Daniel ile vurmaya çalışması deli ediyordu, arkadaş olduğumuzu söylememe rağmen inanmıyordu ve laf sokuyordu. Daha arabanın motoru çalışmadan uyuyakalan Hongjoong'u izleyen Yunho hyung, "hey" diye seslendi ikimize. Dikiz aynasından gözlerine baktım. Sağ elini uzatıp, Mingi'nin omzuna vurdu.

kır çiçeklerinin intiharıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin