6 | sen örterken benimle kalbini

293 34 6
                                    

"bir tüy daha eklense heybeme devrileceğim gibi ama sana dair ne varsa, konabilir omuzlarıma

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"bir tüy daha eklense heybeme devrileceğim gibi ama sana dair ne varsa, konabilir omuzlarıma."





Fernando Pesseo'nun başıboş bir yolculuktan notlar' kitabında "Bulmak için kendimi, çiçeklerde kuşlarda, tarlalarda, kentlerde; insanların davranışlarında, sözlerinde ve düşüncelerinde; güneş ışığında ve artık yok olmuş dünyaların unutulmuş harabelerinde aramalıyım." diyor. Çiçeğe bakmak lazım, hayvanları sevmek, insanları dinlemek ve geçmişe bakmak. Ancak kendimizi böyle bulacağımızı savunuyor kitap. Ben, kendimi 21 yıldır arıyorum, küçük bir çocukken, ağlamaktan gözlerim şişene kadar ağlıyordum dayaktan. O zaman bile "ben kimim?" diyordum. Ben kimim? Neden buradayım, neden bu dünya ve neden bu yüzyıl?

Şu dayak meselesine gelecek olursak, babam bana birkez bile vurmadı, annem, o melek kalpli kadın kıyamazdı zaten. Abim San şiddete eğimli biri değildi ki, dövseydi de karşılığını çok güzel alırdı. Zorbalığa uğramadım, beni dayaktan kusturan kişi babaannemdi. Önceden de söyledim, iyi kadındı, kimseye pek dokunmazdı ama sinir hastasıydı. Anneme olan nefretini benim üzerimde gösterirdi. Bir keresinde çamurlu ayakkabılarla verandayaya girmiştim, daha ilkokula bile gitmediğim zamanlardı. Bana öyle bir tokat atmıştı ki, dengemi şaşmıştı. Sonra sağ kolumdan tutup beni hırpalamıştı ve kolum yerinden çıkmıştı. Acısından saatlerce ağladım, anne diye çağırdım, baba dedim, abi diye bağırdım ama kimse gelmedi. Çünkü hepsi deniz aşırı bir ülkedeydi.

Ama babaannem beni dövüyor diye kimseye anlatmadım, kimseye dayak yediğimi söylemedim. Korku muydu bilmiyorum ama cesaret edememiştim işte. Sonra birgün micha gelmişti, bahanesi çay içmekti fakat beni kontrol etmeye geldiğini biliyordum. Onunda haberi vardı babaannemin beni dövdüğünden ama kanıtı yoktu, gözüyle görmemişti. İşte o gün çay içme bahanesi ile eve geldiğinde babaannem altıma kaçırdığım için mutfakta bana vurmuştu. Yemin ederim çok utanıyordum, gizlemeye çalışmıştım ama olmamıştı. Babaannem ıslak yatağı görmüştü. Kulağımı uzatmak ister gibi yukarı çekerken, belime de sert bir yumruk atmıştı. Kendimi tutamadan inlemiştim. Ve Micha, mutfağa gelip bizi o halde görmüştü. Kıyamette o an kopmuştu işte.

Micha'nın bağrışları hala zihnimde bir yerleri tırmalıyor şimdi. "Sen bir orospusun! Küçücük çocuğa nasıl vurursun?!" diye evi inletmişti. O günden sonra bir daha babaannemi görmedim, annem ve babam yurt dışına çıktığında Micha'nın yanında kaldım, ama yine de babaannemin küçük bir çocukken ruhumda ve zihnimde bıraktığı yaraları size anlatamam. Kimlik arayışımda hep bu olay yönlendirdi beni. Bir daha kimseden şiddet görmemek için spor salonuna gidip kendimi geliştirdim, bana küçük bir zarar veren birini bile delirmişcesine dövdüm lise yıllarımda. Delirdiğimi düşündüğüm yıllarda, hyunglarım ve Daniel vardı yanımda. Yavaş yavaş düzelip, toparlanıp bu zamanlara geldim bir şekilde.

kır çiçeklerinin intiharıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin