"Ailem yerine koyduğum insandan yüzüme yumruk yediğim zaman, doğru yapıp yapmadığımı sorguladım." -Jeon Jungkook
*****
"Sadece onunla takılma Jungkook." dedi Taehyung. Hiçbir şey bilmediği hâlde sırf Jimin'le takılıyor diye biricik dostunu, kardeşini dövmüştü. Pişmanlıkla önce yerdeki kanlara sonra da Jungkook'un burnuna baktı."Benden böyle bir şey isteme." dedi Jungkook kafasını sağa sola sallayarak. Daha sonra sallana sallana koltuklardan birine kendini attı. Taeyung, Jimin'i nereden tanıyordu?
"Eğer şu kapıyı açmazsanız yemin ederim ki bir hafta boyunca size yemek falan yapmam!" dedi Seokjin. Evin içerisindeki ikili aynı anda kapıya baktı. Henüz oturmamış olan Taeyung kapıyı açtığında Seokjin seslice nefes verdi: "Oh be! Demek sizi böyle tehdit etmek gerekiyormuş."
Kendinden memnun bir şekilde içeri girip kapıyı kapattı ve önüne döndü. Önce dudağı kanlar içerisinde Taehyung'u daha sonra koktukta oturan ve burnunun etrafındaki kurumuş kan lekeleriyle kendisine bakan Jungkook'a baktı: "Aman Tanrım. Siz bayağı, tekme tokat birbirinize mi girdiniz?!"
Taehyung gözlerini devirip tuvalete ilerledi. Sızlayan dudağını önce kandan kurtarmak için yıkamalı sonra merhem sürmesi gerekiyordu. Tuvaletin ışığını açtığında Seokjin'e döndü: "Dün beraber içip yattığı kişi Park Jimin'miş."
Seokjin kaşlarını çatarak Jungkook'a döndü. Jungkook kendisine atılan şaşkın bakışlara karşılık çaresizce omuz silkti: "Ne boklar döndüğünü anlatırsanız anlayabilirim. Mesela Park Jimin'i nereden tanıdığınızdan falan başlayabilirsiniz?"
Seokjin cevap vermeden Jungkook'un çaprazındaki koltuğa oturdu ve televizyonu açtı. Bunu söylemek, Jimin'le olan ilişkilerinin ne olduğunu Jungkook'a söylemek, kendisine düşmezdi. Bu Taehyung ile alakalı olan bir şeydi ve söyleyip söylememek Taehyung'a bağlıydı. Tuvaletten çıkıp odasına geçen Taehyung'un kapattığı kapıya kısa bir bakış attıktan sonra seslice nefes verdi: "Televizyon izleyesim de kalmadı. İstersen çizgi film falan açabilirsin, Jungkook."
Jungkook yine çocuk muamelesi gördüğü için gözlerini devirdi ve arkasını dönüp Seokjin'in de Taehyung'un olduğu yatak odasına gittiğini gördü. Yine, bir çocuk gibi kendisi hakkında konuşacak, ebeveynleri gibi kendisi hakkında bir takım kararlar alacaklardı.
Odasına gitti ve Jimin'i görüntülü aradı. Jimin anında açmıştı. Jungkook'un yüzünü görünce kaşlarını çattı ve ne olduğunu sordu. Jungkook burukça gülümsedi: "Seninle takılıyorum diye beni azarlayan biriyle dövüştüm."
Jimin anlamsızca baktığında Jungkook dudağını yalayarak "Jimin, bir şey soracağım." dedi. Ancak Jimin Jungkook'u duymamış gibi "Bunu o mu yaptı?" diye sordu. Jungkook kaşlarını çattı, Jimin bunun üzerine tekrar konuştu: "O gün telefonda tartıştığın hyung."
"Onu tanıyor musun?" dedi Jungkook. Soracağı soru, tam da buydu. Jimin kafasını sağa sola sallayarak "Sadece hyung dediğin birisini nasıl tanıyabilirim?" dediğinde Jungkook anında cevap verdi: "Taehyung. Kim Taehyung. Adı bu."
Jimin'in mutlu bakışları birden duraksadı ve korkuyla büyüdü. Uçları yukarı kıvrık dudakları düz çizgi halini aldı. Jungkook Jimin'in değişen tavrına karşılık daha da üstüne gitti: "Onu tanıyor musun?"
Jimin'in gözleri dolmaya başladı. Zoraki yutkundu ve dudaklarını yaladı: "Sen... Sen onunla mı yaşıyorsun?"
Jungkook kafasını aşağı yukarı sallayarak Jimin'i onayladığı sırada kapısı açıldı ve Jungkook'un kamerasının kadrajına Taehyung girdi. Taehyung'un tepkisiz suratı birden değişti: "Park Jimin..."
Jimin'in gözünden bir damla yaş düştü. Elindeki telefonu zar zor tutuyordu, vücudu korkudan titriyordu. Taehyung hızla Jungkook'un elindeki telefonu aldı: "Jungkook'tan uzak duracaksın, Jimin."
Jimin korkuyla telefondaki Taehyung'a baktı. Jungkook hızla ayağa kalktı ve Taehyung'un elimdeki telefonu geri almaya çalıştı: "Ver şunu bana."
Taehyung Jungkook'u ittirdi ve tekrar telefona döndü: "Duydun mu beni?"
Jungkook bağırarak "Öyle bir şey olmayacak Jimin, onu dinleme!" dedi. Taehyung alayla gülümseyerek Jungkook'a baktı ve eliyle telefonu gösterdi: "Jimin, cevap ver."
Jimin'in nefes alış verişleri hızlandı. Gözlerini, her ne kadar Jungkook kameranın açısında olmasa ve ikili birbirini göremese de, kaçırdı: "Özür dilerim Jungkook."
Jimin görüntülü aramayı sonlandırdığında Taehyung telefonu tutmayı bıraktı ve telefon yere düştü. Jungkook şaşkınlıkla Taehyung'a baktı: "Siz, nereden tanışıyorsunuz?"
Taehyung omzunu silkti: "Bunun ne önemi var? Ne de olsa artık görüşmeyeceksiniz."
Jungkook o kadar şaşkın ve sinirliydi ki bir şeyler söylemek istede de kelimelerin ilk birkaç harfi çıkıyor, gerisi kalıyordu. Taehyung odadan yavaşça çıktı, kapıyı kapatmak için elini kapıya uzattı. Jungkook o sırada kendini toparladı: "Onu tehdit ettin."
Taehyung alayla gülerek "Hayır etmedim." dediğinde Jungkook yere sertçe tekme attı: "Senden korkuyordu hyung! Ona ne yaptın?"
Taehyung bir şey demedi. Jungkook kapıda tepkisizce duran Taehyung'un yakalarını kavradı ve kendisine doğru sertçe çekti: "Sen, benim hayatıma karışamazsın. Benim yerime karar veremezsin."
Taehyung Jungkook'un kollarını iterek kendini kurtarmak istedi ancak Jungkook daha da sıkı tuttu: "Ben, Jimin'i seviyorum ve Jimin'i seçiyorum. Eğer bir kere daha benim seçimlerime karışacak, benim duygularımı değiştirmeye çalışacak olursan seninle fena bozuşuruz hyung."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hurts like hell ❦ jikook
FanfictionEğildi, sevgilisinin dudağına uzun bir öpücük kondurdu, elini tuttu: "I loved and I loved and I lost you." "I loved and I loved and I lost you." "I loved and I loved and I lost you." "I loved and I loved and I lost you." "And it hurts like hell." "Y...