¡15¡

360 20 0
                                    

"Taehyung bana her şeyi söylediğinde ilk defa ondan bu kadar nefret ettim." -Jeon Jungkook.

*****

Jimin gözlerini zorla açtı. Yine gri bulutların havaya hakim olduğu bir gündü. Yeni uyandığı için ilk birkaç dakika tam duymasa da ayıldıktan sonra arada yavaşça camına çarpan yağmur damlalarından yağmurun çiselediğini anladı. Hoseok bugün evde yoktu. Kendi başınaydı ve tıpkı Hoseok'un kendine söylediği gibi sadece kendine zaman ayıracaktı.

Kalktı, yatağını topladı, camını üstten açtı ve kapıyı kapatarak çıktı. Tuvalete gitti, elini yüzünü yıkadıktan sonra uzun zamandır yapmadığı günlük yüz bakımını yaptı. Üstünü değiştirip bir güzel giyindi, sanki önemli biriyle buluşuyormuş gibi. Mutfağa gitti ve hiç olmadığı kadar özenli bir şekilde kendine kahvaltı hazırladı. Kahvaltısı bitince bir kitap seçti ve okumaya başladı.

Uzun zamandır bu kadar sakin olmamıştı. Hiç kimse yokken vakit geçirmek ne güzeldi... Tek gelen ses yağmur damlalarının cama vuruşuydu. Arada kitaba fazla dalıyor ve kendi nefes sesinin kaba bir şekilde çıktığını fark edip düzeltiyordu. Yüze yakın sayfa okuduğunda kitabı koltuğun üzerinde bıraktı ve perdeyi sonuna kadar açıp gri şehre baktı. Bu şehir, güneşliyken bile griydi. Şimdi iyice bir soğuk gelmişti.

Bir süre öylece ayakta dikildikten sonra aklına bir şarkı geldi. Şarkıyı açmadı ancak kafasınaki melodi ona yetiyordu:

And I love you so
Ve seni çok seviyorum

That people ask me how:
İnsanlar bana nasıl olduğunu soruyorlar:

How I've lived 'til now
Şimdiye kadar nasıl yaşadığımı

I tell them I don't know
Onlara bilmediğimi söylüyorum

I guess they understand:
Anladıklarını zannediyorum:

How lonely life has been
Hayatımın ne kadar yalnız olduğunu

But life began again
Ama hayat tekrar başladı

The day you took my hand
Elimi tuttuğun gün

And yes I know how lonely life can be
Ve evet hayatın ne kadar yalnız olabileceğini biliyorum

The shadows follow me
Gölgeler takip ediyor beni

And the night won't set me free
Ve gece yalnız bırakmayacak beni

But I don't let the evening get me down
Ama akşamın yıkmasına izin vermeyeceğim beni

Now that you're around me
Sen şimdi benim yanımdasın (Çünkü benim yanımdasın artık)

[Elvis Presley - And I Love You So]

Gülümsedi. Aklına Jungkook geldi. Daha da gülümsedi. Bu adam, onun hayatının aşkıydı. Kesinlikle.

Jimin kendi binasının camından dışarı bir kez daha bakarken Jungkook uykusundan yeni uyanmıştı. Burnu tıkalıydı, boğazı ağrıyordu. Yağmurun altında ne diye uyumuştu ki sanki?

Odasından çıkıp  hızlıca kahvaltısını yaptı ve kendini salona, koltuklara, bıraktı. Bugün Seokjin yoktu. Taehyung ise odasında pişman bir şekilde yatağında kıvrılmıştı. Açlıktan ölecek gibi olduğunda odadan çıktı ve yalap şap bir şeyler yedi. Salona girdiğinde Jungkook ile karşılaştı.

Jungkook kendisine hâlâ sinirli bakıyordu. Gözlerini kaçırıp yere baktı ve yavaşça diğer koltuğa oturdu: "Jungkook..."

"Sana anlatmam gereken bir şey var." dediğinde Jungkook sesli bir şekilde nefes verdi: "Sonunda açıklamaya karar verdin mi?"

Taehyung, Jungkook'un sert tavrını takmadı: "Ben Jimin'e zorbalık yaptım, zamanında."

Güldü. Jeon Jungkook sesli bir şekilde kahkaha attı: "Zamanında, mı? Zamanında, mı!

Taehyung kafasını aşağı yukarı salladı: "Pişman oldum, etrafımdaki insanlara uyum sağlamak için olmadığım biri gibi davrandım. Şimdi ise... Bir daha onu görünce ben... Ben, korktum. Ne yapacağımı şaşırdım."

Jungkook kafasını sağa sola salladı: "Sen insanları cinsel yöneliminden dolayı ezen biri değilsin. Zorba? Hiç değilsin. Bana hiç
böyle davranmadın. Neden..? Hyung, neden ona böyle davrandın?"

Jungkook haklıydı. Taehyung'un gözlerini dolduran şey de bu olmuştu: "Özür dilerim..."

Zoraki gülümsedi ancak birkaç saniye sonra sahte gülümsesi yok oldu: "Lisedeydim, köyden gelmiştim ve etrafa çok yabancıydım. Herkes birbiriyle gayet güzel anlaşırken ben bir başıma kalmıştım. Bir de bir çocuk vardı. Çok sessizdi. Hiçbir şey yapmadığı halde sınıfta olsun koridorda olsun darp ediliyordu. Gelen geçen ya bir laf atıyor ya da vuruyordu."

Gözünden bir damla yaş düştü: "Park Jimin. Adı buydu. Bir gün yine darp edilirken daha fazla görmemezlikten gelemedim. Onu savundum ve yardım ettim. Arkadaş olduk ama o günden itibaren herkes bana da laf atmaya başladı. Nedenini anlamıyordum. Bir gün sonra okulun zorbalarından öğrendim Jimin'in cinsel yönelimini. Saçma geldi. Bunun için zorbalığa uğramak..."

Jungkook'un Taehyung'a olan sert bakışları yumuşamaya başlamıştı. Taehyung bakışlarını cama çevirdi: "Ancak ben henüz küçüktüm. Lise, daha çocuktum. Jimin ile zorbalığa uğramak istemedim. Onu savunmamdan yirmi dört saat bile geçmeden ezilmemek için zorbalarla takılmaya başladım. İlk başta bir şekilde onları Jimin'den uzak tuttum. Zavallı çocuk belki de bir hafta rahat kalabilmişti en fazla..."

Jungkook, Taehyung olanları anlattıkça, Taehyung'u affetmeye adım adım yaklaşıyordu. Ancak, aklındaki soru hâlâ cevaplanmamıştı: Jimin neden Taehyung'dan böylesine korkuyordu?

hurts like hell ❦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin