"İlk başta belki bana iyi gelir diye onunla takılmaya başlamıştım. Biliyorum bencildeydi. Ancak kısa bir süre sonra, ona karşı farklı hisler beslemeye başlamıştım." -Jeon Jungkook
*****
Gökgürültüsünün sesiyle irkilerek uyanan Jimin, ilk başta sesin neye ait olduğunu anlayamadığı için bağırdı. Kapısının anında Hoseok tarafından açılmasıyla kafasını o tarafa çevirdi. Hoseok endişeli bir şekilde kendisine bakıyordu. Utançla "Sesin gökgürültüsü olduğunu anlamamıştım." dediğinde Hoseok içten bir şekilde gülümsedi. Elindeki yumurta kabuğundan yere damlamak üzere olan yumurtanın farkına varınca elini hızla alta koydu ve mutfağa doğru ilerledi.
Jimin poposunu kaşıyarak terliklerini giydikten sonra banyoya gitti. Yüzünü yıkayıp mutfağa geçtiğinde ortaya pişirdiği omleti koyan Hoseok'a baktı. Keşke onun gibi sürekli umut dolu, neşeli olabilseydim, diye düşündü. Ya da Jungkook gibi huzurlu, sakin ve mutlu.
"Hobi hyung, şey düşündüm..." dedi Jimin ensesini kaşıyarak. Biraz çekiniyordu ancak Hoseok'un bunu memnuniyetle karşılayacağına emindi. Tek sorun, buna kendisinin cesaret edemeyeceğiydi. O, sadece istiyordu. Asla faaliyete geçirmiyordu.
"Acaba bugün otele gitmesem mi? Değişiklik olur." dedi Jimin dudağını dişleyerek. Hoseok'un gözleri birden büyüdü. Doldurduğu kahvenin taştığını fark etmeden "Bu mükemmel olur Jimin! Namjoon ile Yoongi'yi de çağırır, beraber gezeriz!" dedi sevinçle. Tezgahtan taşarak ayağına damlayan kahveyi, ancak ayağını yaktığında fark edince zıplayarak bağırmaya başladı: "Yandım anam! Ayağım zonkluyor! Galiba etim kıvrıldı!"
Jimin kahkaha attı ancak bir süre sonra ciddileşti: "Ya bir daha beni işe almazsa? Ya benden daha iyi söyleyen birini bulursa?"
Hoseok yanan ayağına buz tutarken Jimin'in sorusuna "Siktir et. Sanki ona muhtaçsın." diyerek cevap verdi. Hoseok, en başından beri Jimin'in böylesine ağır çalışmasına karşıydı. Evin kirasını ortak ödemek için kendi parasını, gereğinden fazla, çalışarak kazanıyordu ve bu Hoseok'un isteyeceği son şeydi. Jimin kendine çok yükleniyordu.
"Jimin, burası benim evim ve benimle kalmanı isteyen de benim. Eğer kira konusunda endişeleniyorsan, o endişeyi hemen sil. Yoksa seni döverim." dedi Hoseok Jimin'e ters ters bakarak.
"Kahveyle omlet ikilisini ilk defa duyuyorum Hoseok." dedi Jimin gülümseyerek. Masasındaki mükemmel ikiliye bakarak. Zaten böyle absürt şeyleri harmanlamada Hoseok'un üstüne yoktu.
Jimin'in, ne ara arka cebine attığını anlamadığı telefonuna bildirim gelince irkilerek elini poposuna götürdü. Cebinden telefonu çıkarıp Jungkook'tan gelen "günaydın" mesajını görünce hızla Instagram'a girdi ve cevap yazdı.
Jungkook ona bugün planının ne olduğunu sorunca Jimin "Dışarı çıkacağım." diye cevap yazdı. Jungkook bir süre sonra "Beraber takılalım mı?" diye sorunca Jimin'in gözleri büyüdü.
"Git." dedi Hoseok birden. Jimin hemen yanıbaşında bulunan Hoseok'un ne ara oraya geldiğini anlayamadı ve orada olduğunu bilmediği için yerinden zıpladı. Bir süre boş boş bakıştılar. Hoseok, tekrar "Git." dedi.
"Hani beraber takılacaktı-"
"Git, Jimin. Çocuğu reddetme."
Jimin Jungkook'a, isteğini kabul ettiğine dair mesaj attıktan sonra çekingen bir şekilde Hoseok'a döndü: "Eminsin değil mi?"
Hoseok'un dudaklarının uçları yukarı doğru kıvrıldı: "Oldukça eminim, şimdi git ve giyin."
Jimin koşarak odasına gittiğinde ne seçeceğine anında karar verdi. Jungkook'un da o şekilde giyineceğine o kadar emindi ki...
Aynadan siyah pantolon ve gri kapüşonlusuna baktığı sırada, aynı şekilde Jungkook da siyah pantolon ve gri kapüşonlusuna aynadan bakıyordu.
"Nereye gidiyorsun?" diye sordu Seokjin. Jungkook gözünün ucuyla kapıdaki Seokjin'e baktı. Daha sonra küçük sırt çantasına cüzdan, peçete türünden bir şeyler koyup Seokjin'in yanından geçerek kapıya ilerledi. Seokjin olduğu yerden Jungkook'a seslendi: "O gri tişörtü dünden önceki gün giymiştin Jungkook. Ter kokuyor."
Jungkook üstünü kokladı. Ter kokusu alamadı ancak Seokjin'in sözünü dinledi ve üstündeki gri kapüşonluyu çıkartıp yerine siyah uzun kollu bir tişört giydi. Seokjin'in yanından ikinci kez geçip kapıya ilerlediğinde Seokjin tekrar ona seslendi: "Sanırım ter kokusu vücudundan geliyor."
Jungkook kaşlarını çattı: "Bana kirli demeye falan mı çalışıyorsun? Çünkü dün banyo yapmıştım ve sonrasında terleyecek hiçbir şey yapmadım. Oldukça temizim hyung."
Seokjin iç geçirdi: "Sadece burnumun aldığı kokuyu sana ilettim Jungkook."
Jungkook kafasını karıştırdıktan sonra koşarak tuvalete girdi ve beş dakikada duş alıp çıktı ve baştan aşağı siyah giyinip kapıya ilerledi.
"Saçların ıslak, üşütürsün Jungkook." dedi Seokjin salondan seslenerek.
"Yuh amına koyayım oradan nasıl gördün saçlarımı?" diye söylendi Jungkook gözlerini devirerek. Saç kurutma makinesi ile saçlarını kuruttuktan sonra kapıya ilerledi ve kapıyı açtı. Bir süre durduktan sonra seslendi: "Seokjin hyung, başka bir şey yok herhalde?"
Cevap gelmeyince tebessüm etti ve evden çıktı.
Jungkook'un biraz oyalanması; Jimin'in, Jungkook'un gelmeyeceğini düşünmesine sebep olmuştu. Daha fazla beklemeyip gitmeyi düşündüğü bir sırada Jungkook gelmişti.
Jimin için, Jungkook'un ona bu kadar çabuk geri dönüş yapması şaşırtıcıydı. En tuhafına giden şey ise kendisi ile tanışmak için çok hevesli gözüktüğüydü. Daha dün konuştuğu biriyle, nasıl biri olduğunu bile bilmeden, buluşmak pek doğru gelmiyordu Jimin'e.
"Tabii beni bir fandan ibaret görüyorsa normal." diye mırıldandı kendi kendine. Jungkook Jimin'in ne dediğini anlamadığı için ona soru işaretli gözlerle baktı.
Jungkook, platonik olduğu oğlanın kendisini Seokjin ve Taehyung yüzünden fark etmesi üzerine ona karşı olan sevgisini azaltmak için Jimin'i kullanmaya karar vermişti. Büyük ihtimalle Jimin kendisinden hoşlanıyordu ve kendisinin Jimin'e yürümesi, Jimin'in tuhafına gitmez diye düşünüyordu Jungkook.
"Hiç yere düşen yapraklardan kocaman bir yığın yapıp üstüne atladın mı?" diye sordu Jungkook. Jimin kafasını "hayır" anlamında sağa sola salladığında Jungkook hayretle Jimin'e baktı: "Sen ciddi misin?"
Ayağa kalkıp yürümeye başladığında Jimin de peşinden gitti. Bir parka vardıklarında Jungkook gülümsedi: "Hadi yapraklardan yığın yapalım."
Jimin kıkırdadı. Çocuk gibi bir heyecanı vardı Jungkook'un. Oysaki şarkı söylerken hiç öyle birine benzemiyordu.
Uzun bir süre sonra, parkın sağından solundan topladıkları yapraklar kocaman bir yığın haline gelmişti. Aynı anda yığına atladıklarında Jungkook'un kalbi sızladı. Üstü başı yaprak olmuş Park Jimin'in gülümseyen suratına baktığında içinde bir şeyler koptu. Daha sonra ilk defa Jimin'in giydiği kıyafet dikkatini çektiğinde içinden bir "siktir" çekti.
Beyninde tek bir düşünce dolanıp duruyordu: "Park Jimin'i kullandığım için çok pişman olacağım."
Seslice nefes verdi, bağırarak söylemek istediği cümleyi, kendisini tutarak, sessizce söyledi:
"Siktir, öğrendiğinde kalbi çok kırılacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hurts like hell ❦ jikook
Fiksi PenggemarEğildi, sevgilisinin dudağına uzun bir öpücük kondurdu, elini tuttu: "I loved and I loved and I lost you." "I loved and I loved and I lost you." "I loved and I loved and I lost you." "I loved and I loved and I lost you." "And it hurts like hell." "Y...