"Onu o kadar uzun zamandır takip ediyordum ki onu gerçek hayatta hiç görmesem de -sadece onu izleyerek- tanımaya başlamıştım. Bana takıntılı fan diyorlardı ve bence de ben sadece takıntılı bir fandım ancak bunun fanlıktan öte olduğunu sonradan anladım." -Park Jimin
*****
Merdivenden adım seslerinin gelmesinin hemen ardından gelen gıcırtı sesi kalabalık ve gürültülü salonun birden sessizliğe bürünmesine sebep oldu. Bütün bakışlar bir ayağı merdivenin ilk basamağında diğer ayağı ise yerde olan Jimin'e döndüğünde Jimin'in kaçma planları son buldu. Kendisine kızılmasın diye, tatlı bir şekilde gülümsediğinde her zamanki gibi bu davranışı işe yaradı ve hiç
kimseden ses çıkmadı. Tabii Hoseok hariç: "Bu sefer gitmeyeceğine söz verdin Jimin."Jimin bir saniyeliğine yarı mahçup bir bakış atıp gözlerini kaçırdığında Yoongi "Bırak da biricik fenomeninin canlı yayınını izlesin." diyerek dalga geçti. Namjoon acımasız bir şekilde "O bir fenomen bile değil ki." dediğinde Hoseok Namjoon'u dürttü. Namjoon aldırmadan omuz silkerek "Yanlış bir şey söylemiyorum ki, iki bin takipçisi olan hiç kimse fenomen olmuyor Hoseok." dedi.
Jimin konuşmaları umursamamıştı çünkü bu sohbet her gün bu üç adam arasında dönüp duruyordu. Zaten fanı olduğu kişinin bir fenomen olduğunu savunmuyordu. Sesinin çok güzel olduğunu ve onun, her hafta içi akşam saat sekizde yaptığı, canlı yayında söylediği şarkıları kaçırmaması gerektiğini söylüyordu sadece.
Hoseok, Namjoon ile yaptığı kısa süreli sessiz tartışmadan sonra -ki bu tartışma konuşmadan çok bakışarak geçmişti- Jimin'e döndü. Onun alıngan ve kırılgan yapısını en çok önemseyen oydu. Jimin'in, bu konuşmaları her ne kadar umursamamaya çalışsa da, kötü hissettiğini adı gibi biliyordu Hoseok. Namjoon ile Yoongi aralarında konuşmaya başladığında Hoseok, merdivenlerin önündeki Jimin'in yanına gitti. Jimin burukça gülümsedi çünkü Hoseok, yine onun tarafındaydı. Ne olursa olsun.
Teşekkür etmek istedi ama onun duygusal yapısı buna izin vermedi. Gözleri dolduğu için, belli etmemek adına Hoseok'un yüzüne bile bakamadı. Hoseok ise elini Jimin'in omzuna atıp merdivenlerden çıkartmaya başladı. Neyse ki Jimin'in ıslak gözleri, merdivenlerden çıkana kadar eski hâlini almıştı.
Üst kata vardıklarında Hoseok Jimin'i de peşinden sürükleyerek, Jimin'in odasına girdiler. Jimin pişman bir çocuk gibi yatağın köşesine oturup bakışlarını yerle buluşturduğunda Hoseok derin bir nefes aldı. Artık o da bu duruma dayanamıyordu. Jimin, kafayı Jeon Jungkook ile bozmuştu.
"Jimin." dedi bir süre sonra cesaretini toplayarak. Jimin'in anında yuvarlaklaşan gözleriyle karşı karşıya kalmak istemiyordu. Bu, onun yumuşamasına ve düzgün bir şekilde konuşamamasına sebep oluyordu. Çünkü tıpkı bir çocuk gibi gözüküyordu. Ya da kendini acındıran bir kedi gibi.
Ancak Jimin bakışlarını yerde tutmaya devam edince Hoseok devam etme cesareti buldu: "Sence de biraz fazla olmadı mı? Yani, onun yaptığı her şeyi saniyesinde görmek zorundaymışsın gibi davranıyorsun. Arkadaşlarını bile ondan önemsiz görüyorsun. Beraber vakit geçirmek için toplanıyoruz ama sen Jungkook'un her hafta içi aynı saatte yaptığı canlı yayını kaçırmamak için bizi bırakıp gidiyorsun."
Jimin tepki vermedi. Hoseok'un eninde sonunda kendisiyle böyle bir konuşma yapacağını biliyordu. Hoseok, annesi gibiydi.
"Onunla tanışmak istiyorum." dedi Jimin Hoseok'un dediklerini duyamamış gibi. Hoseok seslice nefes verdi ve "Eğer onunla tanışırsan bize daha fazla zaman ayırcak mısın?" diye sordu. Cevabı belliydi: Hayır. Tam aksine Jungkook ile daha da çok ilgilenmeye başlayacaktı. Ancak Jimin kendinden emin bir şekilde konuştu: "Eğer onunla tanışırsam takıntılı bir fan olmayacağım."
Hoseok'un kaşları havalandığında Jimin, Hoseok'a bakma cesaretini bulmuş ve bakışlarını yerden çekip Hoseok'un gözlerine bakmaya başlamıştı. Hoseok birkaç saniye ensesini kaşıdıktan sonra "Telefonun nerede?" deyince Jimin "Cebimde." diyerek onu cevapladı. Hoseok 'bu soru, telefonunu istediğimi belirten bir soru cümlesiydi; soru sorduğumu belirten bir soru cümlesi değil' cümlesini söylemesine gerek kalmayacak şekilde bakınca Jimin cebindeki telefonunu çıkardı.
"Canlı yayına gir." dedi Hoseok Jimin'e. Jimin şaşkınlıkla Hoseok'a baktı ancak Hoseok tepki vermeden Jimin'in canlı yayına girmesini bekledi. Canlı yayına girdiğinde, Jungkook ilk defa şarkı söylemiyordu. Jimin'in şaşkınlığı arttı: "İlk defa konuşuyor..."
Hoseok kaşlarını çatarak "Nasıl yani, daha önce hiç konuşmadı mı?" dediğinde Jimin Hoseok'un koluna vurdu: "Öyle değil salak! Tabii ki konuşuyordu, ancak sadece 'merhaba, teşekkürler, iyi akşamlar' şeklindeydi."
Hoseok 'çok da sikimde' dercesine bir tepki vererek gözlerini devirdi: "Neyse ne, hadi tanışalım."
Jimin'in kalp atışları hızlandı. Onunla hep tanışmak istemişti ancak bunu eyleme dönüştürmeyi hiç düşünmemişti. Bunun için fazla korkaktı. Hoseok da pek cesur sayılmazdı tabii. Böyle rahat davranmasının tek sebebi olayın kendisiyle uzaktan yakından alakası olmamasıydı. Hoseok Jimin'i dürttüğünde Jimin daldığını fark edip kendisine bir şeyler söyleyen Hoseok'a döndü: "Hadi yaz."
Jimin kaşlarını çatarak "Neyi?" dediğinde Hoseok eliyle yüzüne vurdu. Jimin 'tanışma' kelimesine o kadar dalmıştı ki Hoseok'un kendisine söylediği hiçbir şeyi duymamıştı. Hoseok derin bir nefes alıp "Seninle tanışmak istiyorum, yazacaksın Jimin." dediğinde Jimin seslice yutkundu, telefonuna döndü ve konuşan Jungkook'a baktı: "Belki de her zamanki düzende devam etmeliydim. Ancak ilk defa canım şarkı söylemek istemedi, üzgünüm. Ancak isterseniz soru cevap yapabiliriz. Ya da ikili canlı yayın yapabiliriz. Ne dersiniz?"
Hoseok birden canlandı: "Bak, sana bir fırsat! İkili canlı yayın isteği gönder Jimin."
Jimin'in nefes alış verişi düzensizleşti ve avuç içleri terlemeye başladı. Elinde tuttuğu telefon kaymaya başlamıştı. Hoseok'un saniyede bir "hadi" demesi onu daha da geriyordu. En sonunda Hoseok dayanamayarak Jimin'in telefonuna uzandığında Jimin ayağa kalktı ve yatağın bir ucuna kaçtı. Hoseok kapıyı kapatıp kitledikten hemen sonra "kaçışın yok" diyerek Jimin'i köşede sıkıştırdı. Hoseok, Telefona uzanmaya çalışsa da Jimin elindeki telefonu sağa sola sallayarak Hoseok'un telefonu almasını engelliyordu.
"Jimin ya şimdi ya hiç! Bas şu isteğe!" diye bağırdı Hoseok. Jimin'in kaçmaması için bir kolunu sıkıca tutuyor diğer eliyle ise Jimin'in telefonuna ulaşmaya çalışıyordu Hoseok. Jimin "Şimdi değil!" diye bağırdı. Bağırdığı sırada yanlışlıkla isteğe tıkladı. İkili oldukları yerde bir saniyeliğine kalakaldıktan hemen sonra Hoseok Jimin'in saçını düzeltti ve kenara çekildi.
Jimin'in bütün bedeni yanmaya başlamıştı. Yayındaki Jungkook'un kaşları havalanıp "Jimin_Park adlı kullanıcıdan ikili canlı yayın isteği var." dediğinde Hoseok eliyle ağzını kapatarak olduğu yerde zıplamaya başladı. Jimin ise put gibi olduğu yerde kalakalmıştı. Derince nefes alıp verdikten sonra isteği kabul etmek üzere olan Jungkook'a baktı. Daha sonra ekranda kendi yüzü de çıktığında heyecanla gülümsedi: "Merhaba."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hurts like hell ❦ jikook
Hayran KurguEğildi, sevgilisinin dudağına uzun bir öpücük kondurdu, elini tuttu: "I loved and I loved and I lost you." "I loved and I loved and I lost you." "I loved and I loved and I lost you." "I loved and I loved and I lost you." "And it hurts like hell." "Y...