Zamanın başlangıcında muazzam güçlere nail olan bir grup varlık vardı. O kadar kudretliydiler ki yaratma becerisini kavrayabilmişlerdi. Bu varlıklar cennet diye adlandırdıkları bir yerde yaşıyorlardı: Mükemmel Bölge, Hayal Dünyası, Mutluluk Diyarı... Ancak cennet onlara yetmedi.
Yeni bir gezegen yaratıp içine kendilerinin güçten yoksun halleri olan, 'insan' dedikleri canlıları yerleştirdiler. Bu dünyada her şey insanların yaşaması için vardı. Diğer türlerin her biri insanlığa hizmet etmek için yaratılmıştı. İnsanlar, Yüce Olanların tezahürleri olması sebebiyle dünyanın hakimi haline geleceklerdi, Yüce Olanlar bundan emindi. Böyle bir durum karşısında Yüce Olanlar tek bir şey istedi: İnsanların onlara tapmasını. Ama insanlık gururluydu, kendilerini aşağılamak istemediler. Yüce Olanlar elbette bu duruma öfkelendi. Kendi yarattıkları basit bir oyuncak, Yüce Olanlara karşı gelmişti, nasıl öfkelenmesinlerdi?
Gösterilen ufak bir öfke ve güç gösterisinin ardından insanlık ne kadar aciz olduğunu fark etti. Bir insan bile gördüğü görüntü ve duyduğu kudretli ses karşısında kendini ayakta tutamadı. Tüm insanlık, tek kelime etmeden, en ufak tereddütte bulunma cüretini bile göstermeden secdeye yattı. Aslında Yüce Olanın konuşması sadece birkaç kelimeden ibaretti, ama bu kelimeler bir Yüce Olanın ağzından çıkmıştı. Bütün vücutları titriyor, her bir zerrelerine kadar korkuyorlardı. Sonunda ne olursa olsun saniyeler içinde insanlık, yaratıcısını tanımıştı. Yapabilecekleri tek şey, ibadet etmekti. Taptılar ve yalvardılar. Yaratıcı ve yaratılan ilişkisi arasındaki keskin çizgi tekrar çizilmişti. Ne olursa olsun insanlık, gururlu ve kibirli bir ırktı. Bir süre sonra yaratıcılarının kudretini unutacak ve bir gösteri daha yapılması gerekecekti. Kibir, istisnasız her kula erişecekti. Bu kibir Yüce Olanlardan, onların tezahürlerine de geçmişti. Kibri yok etmek, imkansızdı. Bunun yerine Yüce olanların insanlığa yaptığı gibi gurur kırılabilir, kibir azaltılabilir ve kesin surette çaresizliğin saf doğası hissettirilebilirdi.
Geçen uzun sürelerin ardından Yüce Olanların arasında savaşın hiddetli alevleri yanmaya başladı. Cennetin bütün üyeleri iki gruba ayrılmıştı. Bu savaşın hakkında yüzlerce söylenti var. Kimisi insanlığın özgürlüğü için olduğunu söylüyor ki bence düşük bir ihtimal; kimisi de sadece canlarının sıkıldığını. Ama bir şey kesin: Savaş çok kudretliydi. Kazanan taraf kaybedeni insanların yaşadığı gezegene, yani dünyaya sürdü. Tapılan ve tapanın aynı yerde yaşaması tapılan için büyük bir aşağılamaydı! Yenilen tarafa verilebilecek en kötü ceza, kesinlikle buydu.
Yaralanan ve güçten düşen Yüce Olanlar, dünyada güçlerini geri kazanmaya çalıştılar. Kendileri için savaşacak yeni türler oluşturmaya başladılar. Her bir tür, insandan defalarca kat daha güçlüydü. Kendi evrimleri vardı, zaman geçtikçe güçleneceklerdi. Şimdiki halleri Yüce Olanlarla kıyaslanamazdı, ama kaybeden tarafın Yüce Olanları, onlara rehberlik edecek ve güçlenmelerini sağlayacaktı. İntikam için, kan istiyorlardı! Ama işler tahmin edildiği gibi gitmedi. Cennette olanlar bu durumun farkına vardı. Kaybeden tarafın Yüce Olanlarını topladılar ve hepsini yeni yarattıkları hapishaneye, o cehennem denen işkence bölgesine hapsettiler. Cehennemden çıkış yoktu. Bir Yüce Olan için bile bu, imkânsız bir görevdi.
Cennette yaşayanlar, kaybeden tarafı hapsedince ne dünyaya, ne de cehenneme bir daha bakmadı. Tüm ilgilerini yitirmişlerdi. Dünyada oluşan yeni türler Yüce Olanların rehberliği olmayınca güçsüzleri ezmeye başladı. Bu güçsüzler de bizzat insan denen varlıklardı. Yüce Olanları yenmek için yaratılan türler, Yüce Olanların avatarlarını, yani insanları ezip yok edebilecek kuvvete sahipti. Güç farkı devasaydı. İnsanlar bu tehdit karşısında bir çözüm bulmalıydı. Bir şekilde insanlık, diğer türlere karşı çıkacak güce kavuşmalıydı. İşte o anda insanlığın gerçek gücü ortaya çıktı. Varlıklarının kudretini fark ettiler. Sonuçta insanlar, Yüce Olanların tezahürüydü!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paku
Fantasyİsmim Paku. Sadece Paku. Basit ve bir o kadar saçma bir isim, hatta baya saçma. Ancak bilinmelidir ki basitlik korkutucudur ve saçma olan her şey içinde bilinmezlik taşır.